36 sonuçtan 1-10 arasý gösteriliyor
Konu: Atatürk Köþesi
-
10/09/2011, 18:43 #1
Atatürk Köþesi
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkýnda paylaþmak istediklerinizi bu baþlýk altýndan yapabilirsiniz.
Atatürk'ün bazý konular hakkýnda söyledikleri :
Baðýmsýzlýk
Tam baðýmsýzlýk, bizim bugün üzerimize aldýðýmýz vazifenin temel ruhudur. Bu vazife, bütün millete ve tarihe karþý yüklenilmiþtir. Bu vazifeyi yüklenirken, tatbik kabiliyeti hakkýnda þüphe yok ki çok düþündük. Fakat netice olarak edindiðimiz görüþ ve iman, bunda, muvaffak olabileceðimize dairdir. Biz, böyle iþe baþlamýþ adamlarýz. Bizden evvelkilerin iþledikleri hatalar yüzünden, milletimiz sözde mevcut zannolunan baðýmsýzlýðýnda kayýtlý bulunuyordu. Þimdiye kadar Türkiye'yi, medeniyet dünyasýnda kusurlu gösteren neler düþünülebilirse, hep bu hatadan ve bu hataya uymadan doðmaktadýr. Bu hataya uyma neticesi; mutlaka, memleket ve milletin bütün haysiyetinden ve bütün yaþama kabiliyetinden soyunma ve uzaklaþmasýný gerektirebilir. Biz; yaþamak isteyen, haysiyet ve þerefiyle yaþamak isteyen bir milletiz. Bir hataya uyma yüzünden bu özelliklerden mahrum kalmaya tahammül edemeyiz. Bilgin, cahil, istisnasýz bütün millet fertleri, belki içinde bulunduklarý güçlükleri tamamen anlamaksýzýn, bugün yalnýz bir nokta etrafýnda toplanmýþ ve fakat sonuna kadar kanýný akýtmaya karar vermiþtir. O nokta; tam baðýmsýzlýðýmýzýn temini ve devam ettirilmesidir.
Tam baðýmsýzlýk denildiði zaman, elbette siyasi, malî, iktisadî, adlî, askerî, kültürel ve benzeri her hususta tam baðýmsýzlýk ve tam serbestlik demektir. Bu saydýklarýmýn herhangi birinde baðýmsýzlýktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek mânasiyle bütün baðýmsýzlýðýndan mahrumiyeti demektir. Biz, bunu temin etmeden barýþ ve sükûna eriþeceðimiz inancýnda deðiliz.
1921
(Nutuk II, S. 623-624)
Baðýmsýzlýk ve hürriyetlerini her ne bahasýna ve her ne karþýlýðýnda olursa olsun zedeleme ve kayýtlamaya asla müsamaha etmemek; baðýmsýzlýk ve hürriyetlerini bütün mânasiyle koruyabilmek ve bunun için gerekirse, son ferdinin, son damla kanýný akýtarak, insanlýk tarihini þanlý örnek ile süslemek; iþte baðýmsýzlýk ve hürriyetin hakiki mahiyetini, geniþ mânasýný, yüksek kýymetini, vicdanýnda kavramýþ milletler için temel ve ölmez prensip... Ancak bu prensip uðrunda her türlü fedakârlýðý, her an yapmaya hazýr milletlerdir ki, devamlý olarak insanlýðýn hürmet ve saygýsýna lâyýk bir topluluk olarak düþünülebilirler.
1928
(Atatürk'ün S.D. II, S. 249)
Baðýmsýzlýðý için ölümü göze alan millet, insanlýk haysiyet ve þerefinin icabý olan bütün fedakârlýðý yapmakla teselli bulur ve elbette esaret zincirini kendi eliyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete nazaran dost ve düþman nazarýndaki mevkii farklý olur.
1927
(Nutuk I, S. 13-14)
Esas Türk milletinin haysiyetli ve þerefli bir millet olarak yaþamasýdýr. Bu esas ancak tam baðýmsýzlýða sahip olmakla temin olunabilir. Ne kadar zengin ve refaha kavuþturulmuþ olursa olsun baðýmsýzlýktan mahrum bir millet, medenî insanlýk karþýsýnda uþak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyýk olamaz.
Yabancý bir devletin himaye ve desteðini kabul etmek, insanlýk özelliklerinden mahrumiyeti, beceriksizlik ve miskinliði itiraftan baþka bir þey deðildir. Gerçekten bu aþaðý dereceye düþmemiþ olanlarýn isteyerek baþlarýna bir yabancý efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.
Halbuki Türk'ün haysiyet ve izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaþamaktansa yok olsun daha iyidir.
Bundan ötürü, ya baðýmsýzlýk, ya ölüm!...
1919
(Nutuk I, S. 13)
Arzumuz dýþarýda baðýmsýzlýk, içeride kayýtsýz ve þartsýz millî egemenliði korumadan ibarettir. Millî egemenliðimizin hattâ bir zerresini bozmak niyetinde bulunanlarýn kafalarýný parçalayacaðýnýzdan eminim.
1923
(Atatürk'ün S. D. II, S. 71-72)
"Biz barýþ istiyoruz" dediðimiz zaman "tam baðýmsýzlýk istiyoruz" dediðimizi herkesin bilmesi lâzýmdýr. Bunu istemeye hakkýmýz ve kudretimiz vardýr. On sene, yirmi sene sonra aþaðýlaþarak ölmekten ise þimdiden þeref ve haysiyetle ölmeyi üstün tutmalýyýz.
1923
(Atatürk'ün S. D. II, S. 89)
Ben yaþayabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evlâdý kalmalýyým. Bu sebeple millî baðýmsýzlýk bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettiði takdirde, insanlýðý teþkil eden milletlerden her biriyle medeniyet gereði olan dostluk, siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin de bu arzusundan sarfýnazar edinceye kadar amansýz düþmanýyým.
(23.4.1921)
Biz Türkler bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve baðýmsýzlýða sembol olmuþ bir milletiz.
(Nutuk)
Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, baðýmsýzlýktan mahrum bir millet, medenî insanlýk karþýsýnda uþak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye liyakat kazanamaz.
(Nutuk)
Türk Milleti yüzyýllardan beri hür ve müstakil yaþamýþ ve istiklâli yaþamak için þart saymýþ bir kavmin kahraman evlâtlarýndan ibarettir. Bu millet istiklâlsiz yaþamamýþtýr, yaþayamaz ve yaþamayacaktýr.
(21 Haziran 1922)
Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir ben milletimin en büyük ve ecdadýmýn en kýymetli mirasý olan istiklâl aþký ile dolu bir adamým. Çocukluðumdan bugüne kadar ailevî hususî ve resmî hayatýmýn her safhasýný yakýndan bilenlerce bu aþkým malûmdur. Bence bir millette þerefin, haysiyetin, namusun ve insanlýðýn vücut beka bulabilmesi mutlaka o milletin hürriyet ve istiklâline sahip olmasýyla kaimdir. Ben þahsen bu saydýðým vasýflara çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasýflarýn kendimde mevcut olduðunu iddia edebilmek için milletimin de ayný vasýflarý taþýmasýný esas þart bilirim. Ben yaþayabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evlâdý kalmalýyým. Bu sebeple millî istiklâl bence bir hayat meselesidir.
Ýstiklâl ve hürriyet âþýký milletler için, ýstýrap anlarý, o ýstýrabýn âmilleri, ibret alýp tetikte durmak için daima hatýrlanmalýdýr. Ýstiklâl ve hürriyetlerini her ne pahasýna ve her ne karþýlýðýnda olursa olsun ihlâl ve takyide asla müsamaha etmemek, istiklâl ve hürriyetlerini bütün mânasýyla masun bulundurmak ve bunun için, icap ederse, son ferdinin son damla kanýný akýtarak insanlýk tarihini þanlý bir misalle süslemek: Ýþte istiklâl ve hürriyetin hakikî mahiyetini, geniþ mânasýný, yüksek kýymetini vicdanýnda idrak etmiþ milletler için esas ve hayati prensip.
Büyük ve hayalî þeyleri yapmadan yapmýþ gibi görünmek yüzünden bütün dünyanýn düþmanlýðýný, garazýný, kinini, bu memleketin ve milletin üzerine çektik. Biz panislâmizm yapmadýk. Belki, "yapmýyoruz, yapacaðýz" dedik. Düþmanlar da "yaptýrmamak için biran evvel öldürelim" dediler. Panturanizm yapmadýk, "yaparýz, yapýyoruz" dedik, "yapacaðýz" dedik ve yine "öldürelim" dediler. Bütün dâva bundan ibarettir.
(1921)
Basýn
Basýn, milletin müþterek sesidir. Bir milleti aydýnlatma ve irþatta, bir millete muhtaç olduðu fikrî gýdayý vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müþterek bir istikamette yürümesini teminde, basýn baþlýbaþýna bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.
(1922)
Basýn hürriyetinden doðacak mahzurlarýn izalesi bizzat basýn hürriyeti ile kaim olduðuna dair Büyük Meclisin yol gösterici ve olgun sahasýnda tesbit edilen esaslar eðer Cumhuriyetin ruhu olan faziletten mahrum cüret erbabýna, basýn içinde eþkiyalýk fýrsatýný verirse, eðer aldatýcý ve baþtan çýkarýcýlarýn fikir sahasýnda meþ'um tesirleri, tarlasýnda çalýþan masum vatandaþlarýn kanlarýný akýtmasýna, yuvalarýn daðýlmasýna sebep olursa ve eðer en nihayet eþkiyalýðýn en zararlýsýna baþvuran bu gibi baþtan çýkarýcýlarýn kanunlarýn hususî müsaadelerinden faydalanmak imkânýný bulursa, Büyük Millet Meclisinin terbiye edici ve kahredici elinin müdahale ve tembih etmesi elbette zaruri olur.
Memlekette Cumhuriyet devrinin kendi zihniyet ve ahlâkýný taþýyan basýný yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiþtirir. Bir taraftan geçmiþ devirler gazetelerinin ve müntesiplerinin ýslahý imkânsýz olanlarý milletin nazarýnda belirirken öte taraftan Cumhuriyet basýnýnýn temiz ve feyizli sahasý geniþleyip yükselmektedir. Büyük ve necip milletimizin yeni çalýþma ve medeniyet hayatýný kolaylaþtýrýp teþvik edecek iþte ancak bu zihniyetteki basýn olacaktýr.
(1925)
Basýn umumî hayatta, siyasî hayatta ve Cumhuriyetin geliþme ve ilerlemelerinde haiz olduðu yüksek vazifeleri anmak isterim.
Basýnýn tam ve geniþ hürriyeti iyi kullanmasý ne derece nazik bir vaziyet olduðunu da beyana lüzum görmem. Her türlü kanunî kayýtlardan ziyade bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasî telâkkilerine olduðu kadar vatandaþlarýn hukukuna ve memleketin her türlü hususî telâkkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevî mecburiyeti, asýl bu mecburiyettir ki, umumi düzeni temin edebilir. Ancak, bu yolda yanýlma ve kusur olsa bile bu kusuru düzeltecek tesirli vasýta, asla mâzide sanýldýðý gibi basýný kayýtlar altýna alan rabýtalar deðildir. Bilâkis basýn hürriyetinden doðacak mahzurlarýn izale vasýtasý da, yine bizzat basýn hürriyetidir.
(1924)
Önem ve yüceliði cihan medeniyetinde açýkça kendisi gösteren basýna, hükümetimizin birinci derecede önem vermesi; bu hususta sarf edeceði mesaiyi, millete ifa ile mükellef olduðu hayýrlý hizmetlerin baþ tarafýna koymasý yüksek Meclisin kesinlikle isteyeceði hususlardandýr.
(1 Mart 1922)
Bir insan topluluðunun müþterek ve umumî hisleri ve fikirleri vardýr. Ýnsan topluluklarýnýn kýymetleri, medeniyet dereceleri, arzu ve temayülleri ancak bu umumî his ve fikirlerin ortaya çýkma ve belirtilme derecesiyle anlaþýlýr. Bir insan topluluðunu sevk ve idare eden insanlar için, insan topluluklarýnýn talihi üzerinde hüküm vermek mevkiinde bulunan dostlar veya düþmanlar için milyar, bu insan topluluðunun efkâr-ý umumîyesinden anlaþýlan kabiliyet ve kýymettir. Binaenaleyh milletler, ekâr-ý umumîyesini cihana tanýtmak mecburiyetindedir. Bütün cihan efkâr-ý umumîyesini cihana tanýtmak mecburiyetindedir. Bütün cihan efkâr-ý umumîyesini tanýmak ise hayatýn gereklerinin tanzimi için þüphesiz lâzýmdýr. Bu hususta ise mevcut vasýtalarýn birincisi ve en mühimi basýndýr.
(1 Mart 1922)
Bilim ve Teknoloji
Dünyada herþey için, medeniyet için, hayat için, baþarý için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir. Ýlim ve fennin dýþýnda yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doðru yoldan sapmaktýr. Yalnýz ilmin ve fenin yaþadýðýmýz her dakikadaki safhalarýnýn geliþimini anlamak ve ilerlemeleri zamanýnda takip etmek þarttýr. Bin, iki bin, binlerce yýl önceki ilim ve fen lisanýnýn koyduðu kurallarý, þu kadar bin yýl sonra bugün aynen uygulamaya kalkýþmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak deðildir.
1924
Gözlerimizi kapayýp tek baþýmýza yaþadýðýmýzý düþünemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alýp dünya ile alakasýz yaþayamayýz... Aksine yükselmiþ, ilerlemiþ, medeni bir millet olarak medeniyet düzeyinin üzerinde yaþayacaðýz. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. Ýlim ve fen nerede ise oradan olacaðýz ve her millet ferdinin kafasýna koyacaðýz. Ýlim ve fen için kayýt ve þart yoktur.
1922
Gözlerimizi kapayýp tek baþýmýza yaþadýðýmýzý düþünemeyiz. Memleketimizi bir çember içine alýp dünya ile alakasýz yaþayamayýz... Aksine yükselmiþ, ilerlemiþ, medeni bir millet olarak medeniyet düzeyinin üzerinde yaþayacaðýz. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. Ýlim ve fen nerede ise oradan olacaðýz ve her millet ferdinin kafasýna koyacaðýz. Ýlim ve fen için kayýt ve þart yoktur.
1922
Hiçbir tutarlý kanýta dayanmayan birtakým geleneklerin, inanýþlarýn korunmasýnda ýsrar eden milletlerin ilerlemesi çok güç olur; belki de hiç olmaz. Ýlerlemede geleneklerin kayýt ve þartlarýný aþamayan milletler, hayatý, akla ve gerçeklere uygun olarak göremez. Hayat felsefesini geniþ bir açýdan gören milletlerin egemenliði ve boyunduruðu altýna girmeye mahkumdur.
1922
Baþarýlý olmak için aydýn sýnýfla halkýn zihniyet ve hedefi arasýnda doðal bir uyum saðlamak lazýmdýr. Yani aydýn sýnýfýn halka telkin edeceði idealler, halkýn ruh ve vicdanýndan alýnmýþ olmalýdýr.
1923
Halka yaklaþmak ve halkla kaynaþmak daha çok aydýnlara yöneltilen bir vazifedir. Gençlerimiz ve aydýnlarýmýz niçin yürüdüklerini ve ne yapacaklarýný önce kendi beyinlerinde iyice kararlaþtýrmalý, onlarý halk tarafýndan iyice benimsenip kabul edilebilecek bir hale getirmeli, onlarý ancak ondan sonra ortaya atmalýdýr.
1923
Taassup cahilliðe dayanýr. Bundan dolayý taassubu olan cahildir. Ýlim mutlaka cahilliði yener, o halde halký aydýnlatmak lazýmdýr.
1923
Bu millet ve memleket ilme, irfana çok muhtaç; tahsil yapmýþ, diploma almýþ gelmiþ, olanlarý korumak kadar doðal ve lüzumlu bir þey olmaktan baþka, parti parti eðitim ve öðretim görmek için ilim ve fen almak için Avrupa'ya, Amerika'ya ve her tarafa çocuklarýmýzý göndermeye mecburuz ve göndereceðiz. Ýlim ve fen ve ihtisas nerede varsa, sanat nerede varsa gidip, öðrenmeye mecburuz. Bu nedenle artýk himaye ok zayýf kalýr. Bunun yerine mecburiyet geçerli olur.
1923
Ýlim ve özellikle sosyal bilimler dalýndaki iþlerde ben emir vermem. Bu alanda isterim ki beni bilim adamlarý aydýnlatsýnlar. Onun için siz kendi ilminize, irfanýnýza güveniyorsanýz, bana söyleyiniz, sosyal ilimlerin güzel (yapýcý) yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim.
1923
Ben, manevî miras olarak hiç bir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuþ ve kalýplaþmýþ kural býrakmýyorum. Benim manevî mirasým ilim ve akýldýr. Benden sonrakiler, bizim aþmak zorunda olduðumuz çetin ve köklü zorluklar karþýsýnda, belki gayelere tamamen eremediðimizi fakat asla taviz vermediðimizi, akýl ve ilmi rehber edindiðimizi tasdik edeceklerdir.
1923
Cumhuriyet
Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet þekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaþýný doldururken demokrasinin bütün icaplarýný sýrasý geldikçe uygulamaya koymalýdýr.
1933
Cumhuriyet düþünce serbestliði taraftarýdýr. Samimî ve meþru olmak þartiyle her fikre hürmet ederiz. Her kanaat bizce muhteremdir. Yalnýz muarýzlarýmýzýn insaflý olmasý lâzýmdýr.
1923
Cumhuriyet ahlâki fazilete dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir.
1925
Türk milletinin tabiat ve âdetlerine en uygun olan idare Cumhuriyet idaresidir.
1924
Cumhuriyet, yeni ve saðlam esaslariyle, Türk milletini emin ve saðlam bir istikbal yoluna koyduðu kadar, asýl fikirlerde ve ruhlarda yarattýðý güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatýn müjdecisi olmuþtur.
1936
Bugünkü hükûmetimiz, devlet teþkilâtýmýz doðrudan doðruya milletin kendi kendine, kendiliðinden yaptýðý bir devlet teþkilâtý ve hükûmettir ki, onun ismi Cumhuriyettir. Artýk hükûmet ile millet arasýnda mazideki ayrýlýk kalmamýþtýr. Hükümet millettir ve millet hükûmettir. Artýk hükûmet ve hükûmet mensuplarý kendilerinin milletten ayrý olmadýklarýný ve milletin efendi olduðunu tamamen anlamýþlardýr.
1925
Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiði kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkýnda kötü fikir besleyenlerin ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak görünüþe düþkün insanlar olduðunu pek güzel ispat etti. Milletimiz haiz olduðu özelliklerini ve liyakatini hükûmetinin yeni ismiyle medeniyet dünyasýna daha çok kolaylýkla göstermeðe muvaffak olacaktýr. Türkiye Cumhuriyeti, cihanda iþgal ettiði mevkiye lâyýk olduðunu eserleriyle ispat edecektir.
Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktýr.
29 Ekim 1923
Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlâtlarýndan mürekkep büyük ordumuzun vicdanýnda akýl ve þuurunda kurulmuþ olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldýrýlmasý ile bozulabileceði fikrinde bulunanlar, çok zayýf dimaðlý bedbahtlardýr. Bu gibi bedbahtlarýn, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyýk olduklarý muameleye maruz kalmaktan baþka nasipleri olmaz. Benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktýr, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaþýyacaktýr. Ve Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeðe devam edecektir.
1926
Cumhuriyetimiz öyle zannolunduðu gibi zayýf deðildir. Cumhuriyet bedava da kazanýlmýþ deðildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kýrmýzý kanýmýzý akýttýk. Ýcabýnda müesseselerimizi müdafaa için lâzým olaný yapmaða hazýrýz.
1923
Gelecek nesillerin Türkiye de Cumhuriyetin ilaný günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin baþýnda, cumhuriyetçiyim iddiasýnda bulunanlarýn yer aldýðýný görerek þaþýracaklarýný asla farz etmeyiniz! Bilâkis, Türkiye'nin münevver ve cumhuriyetçi çocuklarý, böyle cumhuriyetçi geçinmiþ olanlarýn hakikî zihniyetlerini tahlil ve tesbitte hiç de tereddüde düþmeyeceklerdir.
1927
Onlar, kolaylýkla anlayacaklardýr ki, çürümüþ bir hanedanýn, halife unvanýyla baþýnýn üstünden zerre kadar uzaklaþmasýna imkân kalmayacak surette muhafazasýnýn mecburî kýlan bir devlet þeklinde, cumhuriyet idaresi ilân olunsa bile, onu yaþatmak mümkün deðildir.
1927
Demokrasi ve Hürriyet
Unutulmamalýdýr ki, milletin hâkimiyetini bir þahýsta veyahut mahdut eþhasýn elinde bulundurmakta menfaat bekleyen cahil ve gafil insanlar vardýr.
Ocak 1923
Bizim dünya nazarýnda en büyük kuvvet ve kudretimiz, yeni þekil ve mahiyetimizdir.
1922
Korku üzerine hâkimiyet bina edilemez. Toplara istinad eden hâkimiyet pâyidar olmaz. Böyle bir hâkimiyet ve diktatörlük ancak ihtilâl zuhurunda muvakkat bir zaman için lâzým olur.
Mart 1930
Her fert istediðini düþünmek, istediðine inanmak, kendine mahsus siyasî bir fikre malik olmak, seçtiði bir dinin icaplarýný yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetlerine maliktir. Kimsenin fikrine ve vicdanýna hâkim olunamaz.
1930
Vicdan hürriyeti, mutlak ve taarruz edilemez, ferdin tabiî haklarýnýn en mühimlerinden tanýnmalýdýr.
1930
Hürriyet, insanýn, düþündüðünü ve dilediðini mutlak olarak yapabilmesidir.
1930
Bu tarif, hürriyet kelimesinin en geniþ mânasýdýr. Ýnsanlar, bu mânada hürriyete, hiçbir zaman sahip olamamýþlardýr ve olamazlar. Çünkü malûmdur ki insan, tabiatýn mahlûkudur. Tabiatýn kendisi dahi, mutlak hür deðildir; kâinatýn kanunlarýna tabidir. Bu sebeple, insan ilk önce, tabiat içinde, tabiatýn kanunlarýna, þartlarýna, sebeplerine, âmillerine baðlýdýr. Meselâ, dünyaya gelmek veya gelmemek insanýn elinde olmamýþtýr ve deðildir. Ýnsan, dünyaya geldikten sonra da, daha ilk anda, tabiatýn ve birçok mahlûklarýn zebunudur. Himaye edilmeye, beslenmeye, bakýlmaya, büyütülmeye muhtaçtýr.
1930
Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir.
1906
Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküntü vardýr. Her ilerlemenin ve kurtuluþun anasý hürriyettir.
1906
Hürriyetten doðan buhranlar ne kadar büyük olursa olsun, hiçbir zaman fazla tazyikin temin ettiði sahte güvenlikten daha tehlikeli deðildir.
1930
Hürriyet, Türk'ün hayatýdýr.
1930
Asrî demokraside ferdî hürriyetler, hususî bir kýymet ve ehemmiyet almýþtýr; artýk ferdî hürriyetlere devletin ve hiç kimsenin müdahalesi söz konusu deðildir. Ancak, bu kadar yüksek ve kýymetli olan ferdî hürriyetin, medeni ve demokrat bir millette, neyi ifade ettiði, hürriyet kelimesinin mutlak surette, düþünülebilen mânasiyle anlaþýlmaz. Söz konusu olan hürriyet toplumsal ve medeni insan hürriyetidir. Bu sebeple ferdî hürriyeti düþünürken, her ferdin ve nihayet bütün milletin müþterek menfaati ve devlet mevcudiyeti gözönünde bulundurulmak lâzýmdýr. Diðerinin hak ve hürriyeti ve milletin müþterek menfaati ferdî hürriyeti sýnýrlar.
1930
Devlet Ýdaresi
Ýnsanlar daima yüksek, temiz ve mukaddes hedeflere yürümelidirler. Bu hareket þeklidir ki insan olanýn vicdanýný, dimaðýný ve bütün insanî kavramýný tatmin eder. Bu þekilde yürüyenler, ne kadar büyük fedakârlýk yaparlarsa, yükselirler ve bu hareket þekli mutlaka açýk olur.
1926
Çünkü alný açýk, dimaðý açýk, kalb ve vicdaný açýk insanlar tarafýndan idare olunabilen toplumlar ancak bu mânada hareketlerin izleyicisi olabilirler. Fikirlerini, duygularýný ve teþebbüslerini gizli tutanlar, gizli vasýtalar uygulamaya giriþenler mutlaka utanma ve sýkýlmayý gerektiren, akýl ve mantýðýn haricinde hareket edenler olabilirler. Bu gibi iþlere giriþenlerin sonu ergeç acýdýr.
1926
Bizim yüzümüz, her zaman temiz ve pâk idi ve daima temiz ve pâk kalacaktýr. Yüzü çirkin, vicdaný çirkinliklerle dolu olanlar, bizim vatansevercesine vicdanlýca ve namusluca hareketlerimizi küçük ve çirkin ihtiraslarý yüzünden, çirkin göstermeye kalkýþanlardýr.
1927
Yemin mukaddes bir sözleþme demektir. Namus sahibi olan bir kimse verdiði sözden dönmez.
1919
Asla hatýrdan çýkarmamalýsýnýz: Bizim en büyük kuvvetimizi, bugün de, yarýn da dürüst, açýk bir siyaset ve sözlerimize baðlýlýk teþkil edecektir.
1915
Mesuliyet yükü herþeyden, ölümden de aðýrdýr.
1915
Hakikati konuþmaktan korkmayýnýz.
1918
Her an tarihe karþý, cihana karþý hareketimizin hesabýný verebilecek bir vaziyette bulunmak lâzýmdýr.
1930
Yapmamýza imkân hasýl olan iþleri yapmazsak, tarih bizi tenkit eder.
1928
Millî egemenlik esasý üzerinde idare edilen medeni devletlerde, kabul edilmiþ ve fiilen geçerli bulunan esas; milletin genel isteklerini en çok temsil eden ve bu isteklerin baðlý olduðu menfaat ve gerekleri, en yüksek kudretle ve selâhiyetle yapabilecek siyasî grubun, devlet iþlerinin idaresini üzerine almasý ve bu mesuliyeti en yüksek liderinin omuzuna býrakmasý prensibinden ibarettir.
1927
Zaten bu þartlarý kazanamayan bir hükûmet vazife yapamaz. Hükûmetin, kuvvetli grup üyeleri arasýndan ve fakat birinci derecede olmayanlarýndan zayýf bir hükûmet yapmak ve onu partinin birinci liderlerini emir ve öðütleriyle yürütmeye kalkýþmak fikri, elbette doðru deðildir. Bunun feci neticeleri bilhassa Osmanlý Devletinin son günlerinde görülmüþtür. Ýttihat ve Terakki liderlerinin elinde oyuncak olan sadrazamlardan ve onlarýn hükûmetlerinden, millete gelen zararlar sayýlamayacak kadar çok deðil midir?
1927
Mecliste, hâkim olan partinin, hükûmet kurmayý, muhalif ve azýnlýkta bulunan bir partiye terk etmesi ise asla sözkonusu olamaz.
1927
Kaideten ve usulen milletin ekseriyetini temsil eden ve özel amacý belli olan parti, hükûmeti kurma mesuliyetini üzerine alýr ve kendi amaç ve prensiplerini memlekette uygular.
1927
Bizim telâkkimize göre, siyasî kuvvet, millî irade ve egemenlik, milletin bütün halinde müþterek þahsiyetine aittir, birdir. Taksim edilemez, ayrýlamaz ve baþkasýna býrakýlamaz.
1930
Ýnsaf ve merhamet dilenmekle millet iþleri, devlet iþleri görülemez; millet ve devlet þeref ve baðýmsýzlýðý temin edilemez.
1927
Ýnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin gelecek çocuklarý, bunu, bir an hatýrdan çýkarmamalýdýrlar.
1927
Bir hükûmet iyi midir, fena mýdýr? Hangi hükûmetin iyi veya fena olduðunu anlamak için, "Hükûmetten gaye nedir?" bunu düþünmek lâzýmdýr. Hükûmetin iki hedefi vardýr. Biri milletin korunmasý, ikincisi milletin refahýný temin etmek. Bu iki þeyi temin eden hükûmet iyi, edemeyen fenadýr.
1923
Gerçi asýl olan millettir. Toplumdur. Onun da umumî iradesi, Mecliste belirir; bu her yerde böyledir. Fakat, fertler de vardýr. Meclis, memleket ve devlet iþlerini fertlerle, þahýslarla yapmaktadýr. Her devletin iþlerini yöneten þahýs ve þahýslar meydandadýr. Hakikati, mânasýz görüþlerle inkâra yer yoktur.
1922
Benim istediðim sadece memleket iþlerinin Büyük Millet Meclisinde açýkça münakaþa edilmesidir. Büyük Millet Meclisinde Türk milletinin gözü önünde açýkça konuþulamayacak hiçbir iþ yoktur.
1930
Millete efendilik yoktur. Hizmet etme vardýr. Bu millete hizmet eden, onun efendisi olur.
1921
Yapmak iktidarýnda olmadýðýmýz iþleri uyuþturucu, oyalayýcý sözlerle yaparýz diyerek millete karþý gündelik siyaset takip etmek prensibimiz deðildir.
1931
Memleket iþlerinde, millet iþlerinde, hakikî iþlerde duygulara, hatýra, dostluða bakýlmaz.
1922
Memleket dayanýþma isteyen bir birliðe muhtaçtýr. Alelâde politikacýlýkla milleti parçalamak, hýyanettir.
1925
Milleti idarede prensibimiz, milletin müþterek ve umumî fikir ve eðilimlerine uymaktýr. Bu fikir ve eðilimlerin hakikî ve ciddi olabilmesi, milletin maddî ve manevî ihtiyaç kaynaklarýndan gelmesine baðlýdýr.
1925
Milleti, aklýmýzýn ermediði, yapmak kudret ve kabiliyetini kendimizde görmediðimiz hususlar hakkýnda kandýrarak geçici teveccühler elde etmeye tenezzül etmeyiz. Millete, âdi politikacýlar gibi yalancý vaadlerde bulunmaktan nefret ederiz.
1925
Millet tarafýndan, millet adýna, devleti idareye yetkili kýlýnanlar için, gerektiði zaman, millete hesap vermek, mecburiyeti, lâubalilik ve keyfî hareketle uzlaþamaz.
1930
Ben düþündüklerimi önce milletimin arzusunda, ihtiyaç ve iradesinde görmeyi þart sayan ve bunu gördükten sonra ancak, uygulamasý ile kendimi vazifeli bilen bir adamým.
1923
Bu memlekette çalýþmak isteyenler, bu memleketi idare etmek isteyenler memleketin içine girmeli, bu milletle ayný þartlar içinde yaþamalý ki ne yapmak lâzým geleceðini ciddi surette hissedebilsinler.
1923
Her ne suretle olsun, hizmet edenler milletten büyük mükâfatlar bekliyorlarsa katiyen doðru bir harekette bulunmuþ olmazlar. Milletten çok þey istememeliyiz. Hizmet edenler, namus vazifelerini yerine getirmiþ olmaktan baþka bir þey yapmamýþlardýr.
1923
Cumhuriyetçi ve milliyetçi olmakla beraber partimiz programýndan baþka bir programla ve partili olmanýn tabiî kayýtlarý dýþýnda serbest çalýþacak samimî yurttaþlarýn millet kürsüsünden yapacaklarý tenkitler ve söyleyecekleri düþüncelerle millî çalýþmanýn kuvvetleneceði kanaatinde bulunuyoruz.
1935
Büyük Millet Meclisinde ve millet karþýsýnda millet iþlerinin serbest münakaþasý ve iyi niyet sahibi kiþilerin ve partilerin özel görüþlerini ortaya koyarak milletin yüksek menfaatlerini aramalarý benim gençliðimden beri âþýk ve taraftar olduðum bir sistemdir. Memnuniyetle görüyorum ki, lâik cumhuriyet esasýnda beraberiz. Zaten benim siyasî hayatta bir taraflý olarak daima aradýðým ve arayacaðým temel budur. Bundan ötürü Büyük Mecliste ayný temele dayanan yeni bir partinin faaliyete geçerek millet iþlerini serbest münakaþa etmesini cumhuriyetinin esaslarýndan sayarým.
1930
Artýk, bugün demokrasi fikri, daima yükselen bir denizi andýrmaktadýr. Yirminci asýr, birçok müstebit hükûmetlerin, bu denizde boðulduðunu görmüþtür.
1930
Din ve Lâiklik
Din vardýr ve lâzýmdýr. Temeli çok saðlam bir dinimiz var. Malzemesi iyi; fakat bina, uzun asýrlardýr ihmale uðramýþ. Harçlar döküldükçe yeni harç yapýp binayý takviye etmek lüzumu hissedilmemiþ. Aksine olarak birçok yabancý unsur -tefsirler, hurafeler- binayý daha fazla hýrpalamýþ. Bugün bu binaya dokunulamaz, tamir de edilemez. Ancak zamanla çatlaklar derinleþecek ve saðlam temeller üstünde yeni bir bina kurmak lüzumu hasýl olacaktýr.
1922
Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanýnýn emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygý gösteririz. Düþünüþe ve düþünceye muhalif deðiliz. Biz sadece din iþlerini, millet ve devlet iþleriyle karýþtýrmamaða çalýþýyor; kaste ve fiile dayanan taassupkâr hareketlerden sakýnýyoruz. Gericilere asla fýrsat vermeyeceðiz.
1922
Ey arkadaþlar! Tanrý birdir, büyüktür; tanrýsal inanýþlarýn belirtilerine bakarak diyebiliriz ki: Ýnsanlar iki sýnýfta, iki devirde mütalâa olunabilir. Ýlk devir insanlýðýn çocukluk ve gençlik devridir. Ýkinci devir, beþeriyetin erginlik ve olgunluk devridir.
1922
Ýnsanlýk birinci devirde týpký bir çocuk gibi, týpký bir genç gibi yakýndan ve maddaî vasýtalarla kendisiyle meþgul olunmayý gerektirir. Allah, kullarýnýn lâzým olan olgunlaþma noktasýna eriþinceye kadar içlerinden vasýtalarla dahi kullariyle meþgul olmayý tanrýlýk özelliðinin gereklerinden saymýþtýr. Onlara Hazreti Âdem Aleyhisselâmdan itibaren bilinen ve bilinmeyen sayýsýz denecek kadar çok nebiler, peygamberler ve elçiler göndermiþtir. Fakat Peygamberimiz vasýtasiyle en son dinî, medenî gerçekleri verdikten sonra artýk insanlýkla aracý ile temasta bulunmaða lüzum görmemiþtir. Ýnsanlýðýn kavrayýþ derecesi, aydýnlanma ve olgunlaþmasý sayesinde her kulun doðrudan doðruya tanrýsal düþüncelerle temas kabiliyetine eriþtiðini kabul buyurmuþtur ve bu sebepledir ki, Cenabý Peygamber, peygamberlerin sonuncusu olmuþtur ve kitabý, en eksiksiz kitaptýr.
1922
Muhammed'i bana, cezbeye tutulmuþ sönük bir derviþ gibi tanýttýrmak gayretine kapýlan bu gibi cahil adamlar, onun yüksek þahsiyetini ve baþarýlarýný asla kavrayamamýþlardýr. Anlamaktan da çok uzak görünüyorlar. Cezbeye tutulmuþ bir derviþ, Uhud Muharebesinde en büyük bir komutanýn yapabileceði bir plâný nasýl düþünür ve tatbik edebilir?
1923
Tarih, hakikatleri tahrif eden bir sanat deðil, belirten bir ilim olmalýdýr. Bu küçük harbte bile askerî dehâsý kadar siyasî görüþüyle de yükselen bir insaný, cezbeli bir derviþ gibi tasvire yeltenen cahil serseriler, bizim tarih çalýþmamýza katýlamazlar. Muhammed bu harb sonunda çevresindekilerin direnmelerini yenerek ve kendisinin yaralý olmasýna bakmayarak, galip düþmaný takibe kalkýþmamýþ olsaydý, bugün yeryüzünde müslümanlýk diye bir varlýk görülemezdi.
1923
Bizim dinimiz en mâkul ve en tabiî bir dindir. Ve ancak bundan dolayýdýr ki son din olmuþtur. Bir dinin tabiî olmasý için akla, fenne, ilme ve mantýða uymasý lâzýmdýr. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.
1923
Büyük dinimiz çalýþmayanýn insanlýkla alâkasý olmadýðýný bildiriyor. Bazý kimseler zamanýn yeniliklerine uymayý kâfir olmak sanýyorlar. Asýl küfür onlarýn bu zannýdýr. Bu yanlýþ yorumu yapanlarýn amacý, Ýslâmlarýn kâfirlere esir olmasýný istemek deðil de nedir? Her sarýklýyý hoca sanmayýn, hoca olmak sarýkla deðil, beyinledir.
1923
Bizim dinimiz, milletimize deðersiz, miskin ve aþaðý olmayý tavsiye etmez. Aksine Allah da, Peygamber de insanlarýn ve milletlerin deðer ve þerefini muhafaza etmelerini emrediyor.
1923
Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardýr. Bu ölçü ile hangi þeyin bu dine uygun olup olmadýðýný kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi þey ki akla, mantýða halkýn menfaatine uygundur; biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir þey akýl ve mantýða, milletin menfaatine, islâmýn menfaatine uygunsa kimseye sormayýn. O þey dinîdir. Eðer bizim dinimiz aklýn mantýðýn uyduðu bir din olmasaydý mükemmel olmazdý, son din olmazdý.
1923
Türk milleti daha dindar olmalýdýr, yani bütün sadeliði ile dindar olmalýdýr demek istiyorum. Dinime, bizzat hakikate nasýl inanýyorsam buna da öyle inanýyorum. Þuura aykýrý, ilerlemeye mâni hiçbir þey ihtiva etmiyor.
1923
Milletimiz din ve dil gibi kuvvetli iki fazilete maliktir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet, milletimizin kalb ve vicdanýndan çekip alamamýþtýr ve alamaz.
1923
Baylar ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti þeyhler, derviþler, müritler, mensublar memleketi olamaz. En doðru ve en hakikî tarikat, medeniyet tarikatýdýr.
1925
Bizi yanlýþ yola sevkeden soysuzlar bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüþler, sâf ve temiz halkýmýzý hep din kurallarý sözleriyle aldata gelmiþlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz... Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harabeden fenalýklar hep din örtüsü altýndaki küfür ve kötülükten gelmiþtir.
1923
Ekonomi
Bir milletin doðrudan doðruya hayatiyle, yükselmesiyle, düþkünlüðüyle ilgili olan en önemli faktör, milletin iktisadiyatýdýr.
1930
Yeni Türkiyemizi lâyýk olduðu yüceliðe ulaþtýrabilmek için mutlaka iktisadiyatýmýza birinci derecede ve en çok ehemmiyet vermek mecburiyetindeyiz. Zamanýmýz tamamen bir iktisat devrinden baþka birþey deðildir.
Þubat 1923
Siyasî, askerî zaferler ne kadar büyük olursa olsunlar, iktisadî zaferlerle desteklenmezse payidar olamaz, az zamanda söner.
1922
Türkiye'nin gerçek efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstehak (en çok lâyýk) olan köylüdür.. Binaenaleyh, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin iktisadi siyasi aslî gayeyi gözetir.
1 Mart 1922
Ferdî mesai ve faaliyeti esas tutmakla beraber mümkün olduðu kadar az bir zaman için de milleti refaha ve memleketi mamuriyete eriþtirmek için milletin umumî ve yüksek menfaatlerinin icap ettirdiði iþlerde, bilhassa iktisadî sahada devleti fiilen alâkadar etmek mühim esaslarýmýzdandýr.
1923
Tarih, milletlerin yükselme ve alçalma sebeplerini ararken birçok siyasî, askerî, içtimaî sebepler bulmakta ve saymaktadýr. Þüphe yok, bütün bu sebepler içtimaî hâdiseler üzerinde tesir yaparlar. Fakat bir milletin doðrudan doðruya hayatýyla, yükseliþiyle, alçalýþýyla alâkasý olan, münasebetli olan, milletin iktisadiyatýdýr. Tarihin ve tecrübelerin tespit ettiði bu hakikat bizim millî hayatýmýzda ve millî tarihimizde de tamamen belirir. Gerçekten Türk Tarihi tetkik olunursa, bütün yükseliþ ve alçalýþ sebeplerinin bir iktisat meselesinden baþka birþey olmadýðý anlaþýlýr.
1923
Tarihimizi dolduran bunca muvaffakiyetler, zafer ve maðlûbiyetler, bozgunlar ve felâketler, bunlarýn hepsi vukua geldikleri devirlerdeki iktisadî þartlarýmýzla münasebetli ve alâkalýdýr. Yeni Türkiyemizi lâyýk olduðu mertebeye çýkarmak için muhakkak iktisadiyatýmýza birinci derecede ehemmiyet vermek mecburiyetindeyiz. Çünkü zamanýmýz tamamen bir iktisat devresinden baþka birþey deðildir.
1937
Ekonomik kalkýnma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlý Türkiye idealinin belkemiðidir.
1937
Milletimizin kuvvetli seciyesi, sarsýlmaz iradesi, ateþli milliyetçiliði, iktisadi muvaffakiyetinden doðacak feyizlerle de lârünüz, altý kaval üstü þiþane diye ifade olunabilecek bir kýyafet, ne millîdir ve ne de beynelmileldir. O halde kýyafetsiz bir millet olur mu, arkadaþlar? Böyle nitelendirilmeye razý mýsýnýz, arkadaþlar? Çok kýymetli bir cevheri çamurla sýva***** dünyaya göstermekte mâna var mýdýr? Bu çamurun içinde cevher gizlidir, anlamýyorsunuz, demek doðru mudur? Cevheri gösterebilmek için çamuru atmak elzemdir, tabiîdir. Cevherin muhafazasý için bir kap yapmak lâzýmsa onu altýndan veya plâtinden yapmak gerekmez mi? Bu kadar açýk gerçek karþýsýnda tereddüt doðru mudur? Bizi tereddüde sevkedenler varsa onlarýn ahmaklýk ve kalýnkafalýðýna karar vermekte hâlâ mý tereddüt edeceðiz?
1925
Arkadaþlar, Turan kýyafetini araþtýrýp diriltmenin yeri yoktur. Medenî ve beynelmilel kýyafet, bizim için çok cevherli milletimiz için lâyýk bir kýyafettir. Onu giyeceðiz. Ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kýravat, yakalýk, ceket ve elbette bunlarýn tamamlayýcýsý olmak üzere baþta kenarlýklý serpuþ. Bunu açýk söylemek isterim: Bu serpuþun ismine þapka denir. Redingot gibi, bonjur gibi, simokin gibi, frak gibi, iþte þapkamýz!
1925
Buna uygun deðil, diyenler vardýr. Onlara diyeyim ki, çok gafilsiniz ve çok cahilsiniz ve onlara sormak isterim:
1925
Yunan serpuþu olan fesi giymek uygun olur da, þapkayý giymek neden olmaz? Ve yine onlara, bütün millete hatýrlatmak isterim ki, Bizans papazlarýnýn ve Yahudi hahamlarýnýn özel elbisesi olan cübbeyi ne vakit, ne için ve nasýl giydiler?
1925
Seyahatim esnasýnda köylerde deðil bilhassa kasaba ve þehirlerde kadýn arkadaþlarýmýzýn yüzlerini ve gözlerini çok yoðun ve itina ile kapatmakta olduklarýný gördüm. Erkek arkadaþlar, bu biraz bizim bencilliðimizin eseridir. Çok iffetli ve dikkatli olduðumuzun gereðidir. Fakat muhterem arkadaþlar, kadýnlarýmýz da bizim gibi kavrayýþlý ve düþünür insanlardýr. Onlara ahlâka ait kutsal kavramlarý telkin etmek, millî ahlâkýmýzý anlatmak ve onlarýn dimaðýný nur ile, temizlikle donatmak esasý üzerinde bulunduktan sonra fazla bencilliðe lüzum kalmaz. Onlar yüzlerini cihana göstersinler. Ve gözleriyle cihaný dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak bir þey yoktur.
1925
Bazý yerlerde kadýnlar görüyorum ki, baþýna bir bez veya bir peþtamal veya buna benzer bir þeyler atarak yüzünü gözünü gizler ve yanýndan geçen erkeklere karþý ya arkasýný çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrýn mâna ve anlamý nedir? Efendiler, medenî bir millet anasý, millet kýzý bu garip þekle, bu vahþi vaziyete girer mi? Bu hal milleti çok gülünç gösteren bir manzaradýr. Derhal düzeltilmesi lâzýmdýr.
1925Konu DreadfuL tarafýndan (10/09/2011 Saat 18:52 ) deðiþtirilmiþtir.
-
10/09/2011, 18:44 #2Kültür
Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür. Bu sözü burada ayrýca izaha lüzum görmüyorum. Çünkü bu, Türkiye Cumhuriyetinin okullarýnda birçok vesilelerle eser halinde tesbit edilmiþtir.
1936
Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiðinden mâna çýkarmak, uyanýk davranmak, düþünmek, zekâyý terbiye etmektir.
1936
Türkiye Cumhuriyeti çocuklarý, kültürel insanlardýr. Yani hem kendileri kültür sahibidirler, hem de bu özelliði muhitlerine ve bütün Türk milletine yaymakta olduklarýna kanidirler.
1936
Millî kültürün her çýðýrda açýlarak yükselmesini Türk Cumhuriyetinin temel dileði olarak temin edeceðiz.
1932
Bir millî terbiye programýndan bahsederken, millî karakter ve tarihimizle mütenasip bir kültür kastediyoruz.
Temmuz 1924
Þimdiye kadar takibolunan tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin gerilemesinde en mühim etken olduðu kanaatindeyim. Onun için millî terbiye programýndan bahsederken eski devrin hurafatýndan ve yaradýlýþýmýzla hiç de münasebetli olmayan yabancý fikirlerden, Doðudan ve Batýdan gelen tesirlerden tamamen uzak millî seciye ve tarihimizle mütenasip bir kültür kastediyorum. Çünkü millî dâvamýzýn inkiþafý ancak böyle bir kültür ile temin olunabilir. Lâlettayin bir yabancý kültürü þimdiye kadar izlenen yabancý kültürlerin neticelerini tekrar ettirebilir. Kültür zeminle mütenasiptir. O zemin milletin seciyesidir.
15 Temmuz 1921
Asýl uðraþmaya mecbur olduðumuz þey, yüksek kültürde ve yüksek fazilette dünya birinciliðini tutmaktýr.
3 Aðustos 1932
Sanatsýz kalan bir milletin hayat damarlarýndan biri kopmuþ demektir.
1923
Dünyanýn bellibaþlý milletlerini esaretten kurtararak, hâkimiyetlerine kavuþturan büyük fikir cereyanlarý; köhne müesseselere ümit baðlayanlarýn, çürümüþ idare usullerinde kurtuluþ kuvveti arayanlarýn amansýz düþmanýdýr.
1923
Biz cahil dediðimiz zaman mektepte okumamýþ olanlarý kasdetmiyoruz. Kastettiðimiz ilim, hakikatý bilmektir. Yoksa okumuþ olanlardan en büyük cahiller çýktýðý gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikatý gören hakiki âlimler çýkabilir.
22 Mart 1923
Geçen Kurultaydan bugüne kadar kültürel ve sosyal alanda baþardýðýmýz iþler Türkiye Cumhuriyetinin millî çehresini kesin çizgilerle ortaya çýkarmýþtýr.
1935
Yeni harfleri, millî tarihi, öz dili, sanatý, ilmi, müziði, teknik kurumlarýyla kadýný erkeðe her hakta eþit, modern Türk sosyetesi bu son yýllarýn eseridir.
1935
Türk Milleti, ancak varlýðýný derin ve saðlam kültür sýnýrlarýyla çizdikten sonradýr ki onun yüksek kapasitesi ve fazileti milletlerarasýnda tanýnýr. Türk Milletine fýtrî rengini veren bu inkýlâplardan herbiri çok geniþ tarihi devirlerin öðünebileceði büyük iþlerden sayýlsa yerindedir.
1935
Kültür dediðimiz zaman bir insan cemiyetinin, devlet hayatýnda fikrî hayatýnda, iktisat hayatýnda yapabilecekleri þeylerin muhassalasýný (toplamýný) kastediyoruz ki, medeniyet de bundan baþka bir þey deðildir.
1929
Medeniyet
Biz her görüþ açýsýndan medenî insan olmalýyýz. Çok acýlar gördük. Bunun sebebi dünyanýn vaziyetinin anlamayýþýmýzdýr. Fikrimiz, düþüncemiz, tepeden týrnaða kadar medenî olacaktýr. Þunun bunun sözüne ehemmiyet vermeyeceðiz. Bütün Türk ve Ýslâm âlemine bakýn; düþüncelerini, fikirlerini medeniyetin emrettiði deðiþiklik ve yükselmeye uydurmadýklarýndan ne büyük felâket ve ýstýrap içindedirler. Bizim de þimdiye kadar geri kalmamýz, en nihayet son felâket çamuruna batýþýmýz bundandýr. 5-6 sene içinde kendimizi kurtarmýþsak zihniyetlerimizdeki deðiþmedendir. Artýk duramayýz. Mutlaka ileri gideceðiz; çünkü mecburuz. Millet açýkça bilmelidir, medeniyet öyle kuvvetli bir ateþtir ki, ona kayýtsýz olanlarý yakar, mahveder. Ýçinde bulunduðumuz medeniyet ailesinde lâyýk olduðumuz yeri bulacak ve onu koruyacak ve yükselteceðiz. Refah, mutluluk ve insanlýk bundadýr.
1925
Ýnkýlâbýn temellerini her gün derinleþtirmek, desteklemek lâzýmdýr. Birbirimizi aldatmayalým. Medenî dünya çok ilerdedir. Buna yetiþmek, o medeniyet dairesine dahil olmak mecburiyetindeyiz. Bütün boþ ve temelsiz sözleri ortadan kaldýrmak lâzýmdýr. Þapka giyelim mi, giymeyelim mi gibi sözler mânasýzdýr. Þapka da giyeceðiz, Batýnýn her türlü medenî eserlerini de alacaðýz. Medenî olmayan insanlar, medenî olanlarýn ayaklarý altýnda kalmaða maruzdurlar.
1925
Ben, þimdiye kadar millet ve memleket iyiliðine ne gibi hamleler, inkýlâplar yapmýþ isem hep böyle halkýmýzla temas ederek, onlarýn ilgi ve sevgilerinden gösterdikleri samimiyetten kuvvet ve ilham alarak yaptým. Hedefimiz, gayemiz hep millet ve memleketimizin kurtuluþu, mutluluðu ve geliþmesidir.
1925
Þimdiye kadar yaptýðýmýz iþlerde ve aldýðýmýz kararlarda bizi aldatan ve millet aleyhine neticelenen hiçbir þeyimiz yoktur ve gösterilemez. Milletimizi en kýsa yoldan medeniyetin nimetlerine kavuþturmaya, mesut ve refahlý kýlmaya çalýþacaðýz ve bunu yapmaða mecburuz.
1925
Þu bilinsin ki, biz yabancýlara karþý herhangi hasmane bir his beslemediðimiz gibi, onlarla samimâne münasebetlerde bulunmak arzusundayýz. Türkler bütün medenî milletlerin dostlarýdýr. Yabancýlar memleketimize gelsinler; bize zarar vermemek, hürriyetlerimize güçlükler çýkarmaya çalýþmamak þartiyle burada daima iyi kabul göreceklerdir. Maksadýmýz yeniden yakýnlýk meydana getirmek, bizi baþka milletlere baðlýyan ilgileri arttýrmaktýr. Memleketler muhteliftir, fakat medeniyet birdir ve bir milletin geliþmesi için de bu yegâne medeniyete iþtirak etmesi lâzýmdýr. Osmanlý Ýmparatorluðunu çöküþü, Batýya karþý elde ettiði zaferlerden çok maðrur olarak, kendisini Avrupa milletlerine baðlayan iliþkileri kestiði gün baþlamýþtýr. Bu bir hatâ idi, bunu tekrar etmeyeceðiz.
1923
Biz, Batý medeniyetini bir taklitçilik yapalým diye almýyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduðumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz.
Medeniyetin ne olduðunu baþka baþka tarif edenler vardýr. Bence medeniyeti harstan ayýrmak güçtür ve lüzumsuzdur. Bu noktai nazarýmý izah için hars ne demektir tarif edeyim:
Bir insan cemiyetinin a- Devlet hayatýnda; b- Fikir hayatýnda yani ilimde, içtimaiyatta ve güzel sanatlarda; c- Ýktisadî hayatta yani ziraatte, sanatta, ticarette, kara, deniz ve hava'ya ait ulaþtýrma iþlerinde yapabildiði þeylerin sonucudur.
1930
Bir milletin medeniyeti denildiði zaman hars namý altýnda saydýðýmýz üç nevi faaliyet sonucundan hariç ve baþka bir þey olamýyacaðýný zannederim. Þüphesiz her insan cemiyetinin harsý, yani medeniyet derecesi bir olamaz. Bu farklar, devlet, fikir, iktisadî hayatlarýn her birinde ayrý ayrý göze çarptýðý gibi bu fark üçünün sonucu üzerinde de görünür. Mühim olan sonuçlar üzerindeki farktýr. Yüksek bir hars, onun sahibi olan millette kalmaz, diðer milletlerde de tesirini gösterir, büyük kýt'alara þamil olur. Belki bu itibarla olacak, bazý milletler yüksek ve þamil harsa medeniyet diyorlar. Avrupa medeniyeti, þimdiki çað medeniyeti gibi.
1930
Zulüm medeniyetle uyuþamaz. Ýstidatsýzlýk taaffa lâyýk bir þey olamaz. Çünkü milletler iþgal ettikleri arazinin hakikî sahibi olmakla beraber beþeriyetin vekilleri olarak ta o arazide bulunurlar. O arazinin servet kaynaklarýndan hem kendileri istifade eder ve dolayýsiyle bütün beþeriyeti istifade ettirmekle görevlidirler. Bu prensibe göre bundan âciz olan milletler yaþama ve baðýmsýzlýk hakkýnda lâyýk olamamak lâzým gelir.
1920
Medeniyetin coþkun seli karþýsýnda mukavemet boþunadýr ve o, gafil ve itaatsizler hakkýnda çok amansýzdýr. Daðlarý delen, göklerde uçan, göze görünmeyen zerrelerden yýldýzlara kadar herþeyi gören, aydýnlatan, tetkik eden medeniyetin kudret ve yüksekliði karþýsýnda ortaçaða ait zihniyetle, iptidaî uydurma hikâyelerle yürümeye çalýþan milletler mahvolmaða veya hiç olmazsa esir ve aþaðý olmaða mahkûmdurlar. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti halký, yenileþen ve olgun bir kütle olarak ilelebet yaþamaða karar vermiþ, esaret zincirlerini ise tarihte görülmemiþ kahramanlýklarla parça parça etmiþtir.
1925
Benim kanaatim o idi ki, ve daima o oldu ki dünyada insan diye yaþamak istiyenler, insan olmak vasýflarýný ve kudretini kendilerinde görmelidirler... Bu uðurda her türlü fedakârlýða razý olmalýdýrlar. Yoksa hiçbir medenî millet, onlarý kendi sýrasýnda ve safýnda görmek istemez.
1926
Bilirsiniz ki dünyada her kavmin, varlýðý kýymeti, hürriyet ve baðýmsýzlýk hakký, sahip olduðu ve yapacaðý medenî eserlerle orantýlýdýr. Medenî eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum olan kavimler hürriyet ve baðýmsýzlýklarýndan soyunmaya mahkûmdurlar. Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak hayatýn þartýdýr. Bu yol üzerinde ileri deðil, geriye bakmak bilgisizliði ve ihtiyatsýzlýðý gösterenler, umumî medeniyetin coþkun seli altýnda boðulmaða mahkûmdurlar.
1924
Medeniyet yolunda muvaffakiyet yenileþmeðe baðlýdýr. Sosyal hayatta, iktisadî hayatta, ilim ve fen sahasýnda muvaffak olmak için yegâne olgunlaþma ve ilerleme yolu budur. Hayat ve yaþayýþa hâkim olan hükümlerin zaman ile deðiþme, geliþme ve yenileþmesi zaruridir. Medeniyetin ihtiraslarý, fennin harikalarý, cihaný deðiþiklikten deðiþikliðe sürüklediði bir devirde asýrlýk köhne zihniyetlerle, maziye düþkünlükle mevcudiyetin muhafazasý mümkün deðildir. Medeniyetten bahsederken þunu da kesinlikle söylemeliyim ki medeniyetin esasý, ilerleme ve kuvvetin temeli aile hayatýndadýr. Bu hayatta fenalýk, muhakkak sosyal, iktisadî siyasî acze sebep olur. Aileyi teþkil eden kadýn ve erkek unsurlarýnýn tabiî haklarýna malik olmalarý, aile vazifelerini idareye yetenekli bulunmalarý lâzýmdýr.
1924
Baðýmsýzlýðýný ve deðerini dünyaya tanýtmak özellikleri, liyakatý ve kudreti taþýyan milletleri, medeniyet yolunda da hýzlý ve baþarýlý adýmlarla ilerlemek istidatlarý, kabul olunmak lâzýmdýr. Gerçi bir toplumun zamanla kökleþmiþ örf ve âdetleri, hisleri ve inanýþlarý mühimdir. Bu itibarla, toplumlar, önayak olacak fertler üzerinde, âdeta âmir ve hâkim bir tesir gösterirler. Fakat, yaradýlýþtaki istidat ve liyakati, geliþme ve yükselmeðe eriþmiþ milletler; medeniyetin bugünkü geliþmelerinden feyiz ve ilham almýþ aydýn evlâtlarýnýn sevk ve rehberliðiyle, mazide kaçýrdýklarý fýrsatlarýn doðurduðu gecikmeleri, telâfi çaresini bulmakta gecikmezler.
1928
Bugünkü Türk milleti, mâzinin en derin medeniyetlerinde kuruculuk iddia eden bu Türk kavminin bugünkü çocuklarý açýk ve saðlam yolu bulmuþlardýr.
1930
Memleket mutlaka asrî, medenî ve yepyeni olacaktýr. Bizim için bu, hayat dâvasýdýr. Bütün fedakârlýðýmýzýn faydalý bir sonuç vermesi buna baðlýdýr. Türkiye, ya yeni fikirle donatýlmýþ, namuslu bir idare olacaktýr, veyahut olamýyacaktýr. Halk ile çok temasým vardýr. O saf kitle, bilmezsiniz, ne kadar yenilik taraftarýdýr.
1923
Memleketimizi asrileþtirmek istiyoruz. Bütün mesaimiz Türkiye'de asrî, binaenaleyh batýlý bir hükûmet vücude getirmektir. Medeniyete girmek arzu edip de, batýya yönelmemiþ, millet hangisidir? Bir istikamette yürümek azminde olan ve hareketinin ayaðýnda baðlý zincirlerle güçleþtirildiðini gören insan ne yapar? Zincirleri kýrar, yürür.
1923
Milli Eðitim
En mühim ve feyizli vazifelerimiz millî eðitim iþleridir. Millî eðitim iþlerinde mutlaka muzaffer olmak lâzýmdýr. Bir milletin hakikî kurtuluþu ancak bu suretle olur.
1922
Ýlim ve teknikle ilgili teþebbüslerin faaliyet merkezi mekteptir. Bu sebeple lâzýmdýr... Mektep adýný hep beraber hürmetle, saygýyla analým: Mektep genç beyinlere, insanlýða hürmeti, millet ve memlekete sevgiyi, þerefi baðýmsýzlýðý öðretir... Baðýmsýzlýk tehlikeye düþtüðü zaman onu kurtarmak için izlenmesi uygun olan en doðru yolu belletir... Memleket ve milleti kurtarmaða çalýþanlarýn ayný zamanda mesleklerinde birer namuslu uzman ve birer çalýþkan bilgin olmalarý lâzýmdýr. Bunu temin eden mekteptir. Ancak bu þekilde her türlü teþebbüslerin mantýkî neticelere eriþmesi mümkün olur.
1922
Milletimizin siyasî, toplumsal hayatýnda, milletimizin fikrî terbiyesinde rehberimiz ilim ve teknik olacaktýr. Mektep sayesinde, mektebin vereceði ilim ve teknik sayesindedir ki Türk milleti, Türk sanatý, ekonomisi, Türk þiir ve edebiyatý, bütün güzelliðiyle geliþir.
1922
Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, mutluluða eriþtirmek için iki orduya ihtiyaç vardýr. Biri vatanýn hayatýný kurtaran asker ordusu, diðeri milletin istikbalinin yoðuran kültür ordusu. Bu iki ordunun her ikisi de kýymetlidir, yücedir, verimlidir, saygýdeðerdir. Fakat bu iki ordudan hangisi daha kýymetlidir, hangisi diðerine üstün tutulur? Þüphesiz böyle bir tercih yapýlamaz, bu iki ordunun ikisi de hayatîdir.
1923
Yalnýz siz, kültür ordusu mensuplarý, sizleri baðlý olduðunuz ordunun kýymet ve kutsiyetini anlatmak için þunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp niçin öldüðünü öðreten bir ordunun fertlerisiniz.
1923
Bir millet kültür ordusuna malik olmadýkça, muharebe meydanlarýnda ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin o zaferlerin sürekli neticeler vermesi ancak kültür ordusunun varlýðýna baðlýdýr. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun verimli sonuçlarý kaybolur.
1923
Milletleri kurtaranlar yalnýz ve ancak öðretmenlerdir. Öðretmenden, eðiticiden mahrum bir millet henüz millet adýný almak istidadýný kazanmamýþtýr. Ona alelâde bir kitle denir, millet denemez. Bir kitle millet olabilmek için mutlaka eðiticilere, öðretmenlere muhtaçtýr.
1925
Memleketi ilim, kültür, iktisat ve bayýndýrlýk sahasýnda da yükseltmek, milletimizin her hususta pek verimli olan kabiliyetlerini geliþtirmek, gelecek nesillere saðlam, deðiþmez ve olumlu bir karakter vermek lâzýmdýr. Bu kutsal amaçlarý elde etmek için savaþan aydýn kuvvetlerin arasýnda öðretmenler en mühim ve nazik yeri almaktadýrlar.
1923
Mekteplerde öðretim vazifesinin itimada þayan ellere teslimini, memleket evlâdýnýn, o vazifeyi kendine hem bir meslek, hem bir ülkü sayacak, üstün ve saygýdeðer öðretmenler tarafýndan yetiþtirilmesini temin için öðretmenlik, diðer serbest ve yüksek meslekler gibi, derece derece ilerlemeye ve her halde refah teminine müsait bir meslek haline konulmalýdýr. Dünyanýn her tarafýnda öðretmenler, toplumun en fedakâr ve saygýdeðer unsurlarýdýr.
1923
Yeni nesil, en büyük cumhuriyetçilik dersini bugünkü öðretmenler topluluðundan ve onlarýn yetiþtirecekleri öðretmenlerden alacaktýr.
1924
Öðretmenler! Yeni nesli, cumhuriyetin fedakâr öðretmen ve eðitimcileri, sizler yetiþtireceksiniz. Ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktýr. Eserin kýymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlýðýnýz derecesiyle orantýlý bulunacaktýr. Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister! Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiþtirmek sizin elinizdedir.
1924
Ýlk ve orta öðretim mutlaka insanlýðýn ve medeniyetin gerektirdiði ilmi ve tekniði versin, fakat o kadar pratik bir tarzda versin ki çocuk okuldan çýktýðý zaman aç kalmaða mahkûm olmadýðýna emin olun.
1931
Eðitimdir ki, bir milleti hür, baðýmsýz, þanlý, yüksek bir toplum halinde yaþatýr, veya bir milleti kölelik ve yoksulluða terkeder.
1925
Çocuklarýmýza ve gençlerimize vereceðimiz tahsilin hududu ne olursa olsun, onlara esaslý olarak þunlarý öðreteceðiz: 1- Milliyetine, 2- Türkiye Devletine, 3- Türkiye Büyük Millet Meclisine; düþman olanlarla mücadele lüzumu. Fertleri bu mücadele gerekleri ve vasýtalariyle donanmayan milletler için yaþama hakký yoktur. Mücadele, mücadele lâzýmdýr.
1922
Gelecek için hazýrlanan vatan evlâdýna, hiçbir güçlük karþýsýnda baþeðmeyerek tam sabýr ve dayanma ile çalýþmalarýný ve öðrenimdeki çocuklarýmýzýn anne ve babalarýna yavrularýnýn tahsillerinin tamamlanmasý için her fedakârlýðý göze almaktan çekinmemelerini tavsiye ederim.
1921
Büyük tehlikeler önünde uyanan milletlerin ne kadar kararlý olduklarýný tarih doðrulamaktadýr. Silâhiyle olduðu gibi kafasýyla da mücadele mecburiyetinde olan milletimizin, birincisinde gösterdiði kudreti ikincisinde de göstereceðine asla þüphem yoktur.
1921
Çocuklarýmýz ve gençlerimiz yetiþtirilirken onlara bilhassa varlýðý ile, hakký ile, birliði ile çeliþen bütün yabancý unsurlarla mücadele lüzumu ve millî düþünceleri tam bir imanla her mukabil fikre karþý þiddetle ve fedakârâne müdafaa zorunluluðu aþýlanmalýdýr. Yeni neslin bütün ruhsal kuvvetlerine bu özellik ve kabiliyetin zerki mühimdir. Daimî ve müthiþ bir savaþ þeklinde beliren milletler hayatýnýn felsefesi, baðýmsýz ve mesut kalmak isteyen her millet için bu yüksek özellikleri þiddetle istemektedir.
1921
Milli Egemenlik
Egemenlik, hiçbir mâna, hiçbir þekil ve hiçbir renkte ve iþarette ortaklýk kabul etmez.
1922
Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eþitlik ve adaletin devamlý þekilde saðlanmasý ve korunmasý ancak ve ancak tam ve kat'î mânasiyle millî egemenliðin kurulmuþ bulunmasýna baðlýdýr. Bundan ötürü hürriyetin de, eþitliðin de, adaletin de dayanak noktasý millî egemenliktir. Toplumumuzda, devletimizde hürriyet sonsuzdur. Ancak onun hududu, onu sonsuz yapan esasýn korunmasýyla mevcut ve çevrilidir.
1923
Bir insan, belki kendi arzusiyle þahsî hürriyetini yok etmek ister, fakat bu teþebbüs koca bir milletin hayatýna ve hürriyetine zarar verecekse, muazzam ve þerefle dolu bir millet hayatý, bu yüzden sönecekse ve o milletin çocuklarý ve torunlarý bu yüzden yok olacaksa bu teþebbüsler hiçbir vakit meþru ve kabule deðer olamaz. Ve hele böyle bir hareket hiçbir vakit hürriyet n***** müsamaha ile telâkki edilemez.
1923
Hiç þüphe yok, devletimizin ebedi müddet yaþamasý için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluðu için hayatýmýz, namusumuz, þerefimiz, geleceðimiz için ve bütün kutsal kavramlarýmýz ve nihayet her þeyimiz için mutlaka en kýskanç hislerimizle, bütün uyanýklýðýmýzla ve bütün kuvvetimizle millî egemenliðimizi muhafaza ve müdafaa edeceðiz.
1923
Millî emeller, millî irade yalnýz bir þahsýn düþünmesinden deðil bütün millet fertlerinin arzularýnýn, emellerinin bileþkesinden ibarettir.
1923
Egemenlik kayýtsýz ve þartsýz milletindir.
1923
Kuvvet birdir ve o milletindir.
1937
Millî egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karþýsýnda zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, yok olur. Milletlerin esareti üzerine kurulmuþ müesseseler her tarafta yýkýlmaða mahkûmdurlar.
1929
Bir millet, varlýðý ve hukuku için bütün kuvvetiyle, bütün fikri ve maddî güçleriyle alâkadar olmazsa, bir millet kendi kuvvetine dayanarak varlýðýný ve baðýmsýzlýðýný temin etmezse þunun, bunun oyuncaðý olmaktan kurtulamaz. Millî hayatýmýz, tarihimiz ve son devirde idare tarzýmýz, buna pek güzel delildir. Bu sebeple teþkilâtýmýzda millî güçlerin etken ve millî iradenin hâkim olmasý esasý kabul edilmiþtir. Bugün bütün cihanýn milletleri yalnýz bir egemenlik tanýrlar: Millî egemenlik...
1920
Dünyanýn belli baþlý milletlerini esaretten kurtarmak için egemenliklerine kavuþturan büyük fikir akýmlarý, köhne müesseselere ümit baðlayanlarýn, çürümüþ idare usullerinde kurtuluþ kuvveti arayanlarýn amansýz düþmanýdýr.
1923
Arkadaþlar! Türkiye devletinde ve Türkiye devletini kuran Türkiye halkýnda tacidar yoktur, diktatör yoktur! Tacidar yoktur ve olmayacaktýr. Çünkü olamaz.
1923
Bütün cihan bilmelidir ki artýk bu devletin ve bu milletin baþýnda hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnýz bir kuvvet vardýr. O da millî egemenliktir. Yalnýz bir makam vardýr. O da milletin kalbi, vicdani ve mevcudiyetidir.
1923
Egemenliðine doðrudan doðruya sahip olmanýn kýymetini pek iyi anlayan ve pek iyi bilen millet, bu mukaddes egemenliðine karþý baþgösterecek her tehlikeyi kahredecektir.
1923
Millî egemenlik uðrunda canýmý vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.
1923
Kendilerine bir milletin tahili býrakýlan adamlar, milletin kuvvet ve kudretini yalnýz ve ancak yine milletin hakikî ve elde edilmesi mümkün menfaatleri yolunda kullanmakla görevli olduklarýný bir an hatýrlarýndan çýkarmamalýdýrlar. Bu adamlar düþünmelidirler ki, bir memleketi zabt ve iþgal etmek o memleketin sahiplerine hâkim olmak için kâfi deðildir. Bir milletin ruhu zabtolunmadýkça, bir milletin azim ve iradesi kýrýlmadýkça, o millete hâkim olmanýn imkâný yoktur. Halbuki asýrlarýn getirdiði bir millî ruha, hiçbir kuvvet mukavemet edemez.
1924
Mahkûm olmak istemeyen bir milleti, esareti altýnda tutmaða gücü yetecek kadar kuvvetli müstebitler artýk dünya yüzünde kalmamýþtýr.
1924
Büyük Millet Meclisi Türk milletinin asýrlar süren aramalarýnýn özeti ve onun bizzat kendisini idare etmek þuurunun canlý bir timsalidir.
1923
Türk milleti mukadderatýný Büyük Millet Meclisinin kifayetli ve vatanperver eline tevdi ettiði günden itibaren karanlýklarý sýyýrýp kaldýrmýþ ve ümitle istikbale yönelmiþtir.
1923
Yeni Türkiye Hükümetinin öz cevheri millî hâkimiyettir. Milletin kayýtsýz ve þartsýz hâkimiyetidir.
1923
Gerek askerlik, gerekse siyaset hayatýmýn bütün devir ve safhalarýný dolduran mücadelelerimde daima hareket düsturum millî iradeye dayanarak milletin, vatanýn muhtaç olduðu gayelere yürümek olmuþtur.
1920
Millî Mücadele
Millî mücadelenin maksat ve gayesi tam istiklâlini ve kayýtsýz-þartsýz egemenliðini saðlamak ve sürdürmektir. Millet, dýþ istiklâlini kazanmak için, lâzým gelen hattý hareketini misaký millî ile ifa etmiþtir. Millî hakimiyetini elde edebilmek için, takibi lâzým gelen hareket hattýný da Teþkilâtý Esasiye Kanunu ile tesbit etmiþtir.
1923
Esas Türk milletinin haysiyetli ve þerefli bir millet olarak yaþamasýdýr. Bu esas ancak tam baðýmsýzlýk edinilmesiyle saðlanabilir. Ne kadar zengin ve bayýndýr olursa olsun baðýmsýzlýktan yoksun bir millet, uygar insanlýk karþýsýnda uþak olmak durumunda yüksek bir iþlem için deðer taþýyamaz. Yabancý bir devletin koruma ve esirgemesini benimsemek insanlýk niteliklerinden yoksunluðu, güçyetmezliði ve uyuþukluðu benimsemekten baþka bir þey deðildir. Gerçekten bu aþaðýlýða düþmemiþ olanlarýn, isteyerek baþlarýna bir yabancý getirmeleri asla düþünülemez.
1920
Oysa, Türk'ün haysiyet ve kendine inaný ve yeteneði çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaþamaktansa yok olsun daha iyidir!
1920
Dolayýsýyla ya istiklâl, ya ölüm!
1920
Biz haklarýmýzý ve baðýmsýzlýðýmýzý savunmak için giriþtiðimiz çarpýþmanýn kutsallýðý düþüncesinde ve hiçbir gücün bir milleti yaþamak hakkýndan yoksun kýlýnmayacaðý inancýndayým.
1920
Memleketin ellide biri deðil, her tarafý tahribedilse, her tarafý ateþler içinde býrakýlsa, biz bu topraklarýn üstünde bir tepeye çýkacaðýz ve oradan savunma ile meþgul olacaðýz.
1920
Ben, 1919 senesi mayýs içinde Samsun'a çýktýðým gün elimde, maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnýz büyük Türk Milleti'nin asaletinden doðan ve benim vicdanýmý dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardý. Ýþte ben bu millî kuvvete, bu Türk Milleti'ne güvenerek iþe baþladým.
1937
Ben, Türk ufuklarýndan bir gün mutlaka bir güneþ doðacaðýna, bunun hararet ve kuvvetinin bizi ýsýtacaðýna, bundan bize bir güç çýkacaðýna o kadar emindim ki, bunu âdeta gözlerimle görüyordum.
1937
Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalým. O, esaret ve aþaðýlýðý kabul etmez.
1919
Ben ve benim gibi birçok vatandaþlar, kardeþler, milletin asýl vataný, ümitsiz felâkete düþtüðü zaman görevli olduklarý, vicdanen, namusen, haysiyeten yükümlü bulunduklarý vazifeyi yapmak mevkiinde kaldýlar. Bunu elbette yapacaklardýr. Yapmalarý mecburi idi, vicdani idi, insani idi, millî namus gereði idi. Ben bu mukaddes esaslarýn dýþýnda hareket edebilir mi idim? Efendiler; elbette edemezdim. Türk Milleti'nin hakiki hiçbir ferdi bu gereklerin haricinde hareket edemezdi. Ben elbette bu elim manzara karþýsýnda vicdanýmýn emirlerine muhalif, millî namusumuza aykýrý hareket edemezdim.
1925
Millî irade kendi istikametinde bir nehir gibi coþup taþacaktýr. Mücadeleyi her noktasýndan düþünerek uyanýþ ve coþkunluk hasýl olmuþtur. Sadece dayanýklý olmak ve vazifede kusur etmemek temel þarttýr.
1919
Millî dava ancak bu inan, bu irade ve azimle gerçekleþtirilecektir. Yaþamasý ve muzaffer olmasý gereken deðersiz þahýslarýmýz deðil, millî kurtuluþu temin edecek olan fikirlerdir.
1919
Aziz ve mübarek vatanýmýzý kurtarmak için bütün aydýnlarýn, herkesin hazýr olmasý lâzýmdýr. Ýstanbul'a gitmeyeceðiz. Anadolu, en büyük hazinedir. Vatanýn sinesinde kurtuluþ çarelerini beraberce ölünceye kadar aramaya, temin etmeye çalýþacaðýz.
1919
Bazý arkadaþlarýn yoksulluk içinde bu büyük dâvanýn baþarýlamayacaðýný zannederek, memleketlerine dönmek arzusunda olduklarýný duydum. Arkadaþlar! Ben sizleri bu millî dâvaya silâh zoruyla davet etmedim, görüyorsunuz ki sizi burada tutmak için de silâhým yoktur. Dilediðiniz gibi memleketlerinize dönebilirsiniz. Fakat þunu biliniz ki, bütün arkadaþlarým beni yalnýz býrakýp gitseler, ben bu Meclis-i Âli'de tek baþýma kalsam da, mücadeleye ahdettim. Düþman adým adým her tarafý iþgal ederek Ankara'ya kadar gelecek olursa, ben bir elime silâhýmý, bir elime de Türk bayraðýný alýp Elma Daðý'na çýkacaðým. Burada tek baþýma son kurþunuma kadar düþmanla çarpýþacaðým. Sonra da bu mukaddes bayraðý göðsüme sarýp þehit olacaðým. Bu bayrak kanýmý sindire sindire emerken, ben de milletim uðruna hayata veda edeceðim. Huzurunuzda buna and içiyorum.
1920
Millî müdafaamýzý; düþmanlarýn bayraklarý, babalarýmýzýn ocaklarý üstünden çekilinceye kadar terkedemeyiz. Ýstanbul mabedleri etrafýnda düþman askerleri gezdikçe, öz vatan topraklarý üstünden yabancý adamlarýn ayaklarý çekilmedikçe biz mücadelemize devam etmeye mecburuz. Kendi hükûmetimizin idaresi altýnda bedbaht ve fakir yaþamak, yabancý esareti bahasýna nail olacaðýmýz huzur ve mutluluktan bin kere üstündür.
1920
Osmanlý Devleti'nin temelleri çökmüþ, ömrü tamam olmuþtu. Osmanlý memleketleri tamamen parçalanmýþtý. Ortada bir avuç Türk'ün barýndýðý bir ata yurdu kalmýþtý. Son mesele bunun da taksimini teminle uðraþýlmaktan ibaretti. Osmanlý Devleti, onun baðýmsýzlýðý, padiþah, halife, hükûmet, bunlar hepsi anlamý kalmamýþ birtakým mânasýz sözlerden ibarettir. O halde ciddi ve hakiki karar ne olabilirdi?
1927
Bu vaziyet karþýsýnda bir tek karar vardý. O da millî egemenliðe dayanan, kayýtsýz ve þartsýz müstakil yeni bir Türk Devleti tesis etmek!
1927
Ýþte, daha Ýstanbul'dan çýkmadan evvel düþündüðümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarýna ayak basar basmaz uygulamaya baþladýðýmýz karar, bu karar olmuþtur.
1927
Harcici siyasetimizde baþka bir devletin hukukuna tecavüz yoktur. Ancak, hakkýmýzý, hayatýmýzý, memleketimizi, namusumuzu müdafaa ediyoruz ve edeceðiz. Þimdiki medeniyetin devletler arasý münasebetlerde ortaya attýðý ve en yüce, temiz emel ve düþüncelerin bir özeti demek olan "her milletin kendi mukadderatýna kendisinin hâkim olmasý" hakkýný biz yeryüzünde yaþayan milletlerin hepsi için tanýyoruz, bizim de bu hakkýmýzýn kayýtsýz þartsýz talebimizi tanýmamak yüzünden akan ve akacak olan kanlarýn mesuliyeti þüphesiz sebep olanlara aittir. Bizi, millî davamýzý takipten yýldýracak hiçbir vasýta, hiçbir kuvvet düþünülmüþ deðildir. Millî davamýz, bizim hayatýmýzdýr. Hayatýna suikast edilen en zayýf yaratýklarýn bile bu isteðe karþý isyan ve nefretle son nefese kadar kendisini müdaafaya çalýþmasýndan daha tabii bir þey yoktur.
1921
Bizi imha etmek görüþü karþýsýnda mevcudiyetimizi silahla muhafaza ve müdafaa etmek pek tabiîdir. Bundan daha tabiî ve daha meþru bir hareket olamaz.
1921
Düþmanýn mükemmel ve kuvvetli ordularýný maðlup etmek için kendimizde bulduðumuz kuvvet ve kudret, dâvamýzýn meþruluðundandýr. Gerçekten, biz millî hududumuz dahilinde hür ve müstakil yaþamaktan baþka bir þey istemiyoruz. Biz Avrupa'nýn diðer milletlerinden esirgenmeyen, haklarýmýza tecavüz edilmemesini istiyoruz.
1921
Biz bir amaç takibediyoruz. Bu amacýmýz öteden beri muhtelif vesilelerle ifade edilmiþtir. Ben þimdi de onu tekrar ediyorum: Milletin, devletin baðýmsýzlýðýný muhafaza etmek. Bunun içinde namus ve þeref tamamen yer alacaktýr. Müstakil olarak milletimizin muayyen hudutlar dâhilindeki tamamiyetini muhafaza etmektir. Bunun için muharebe ediyoruz. Efendiler; memleketimizin ellide biri deðil, her tarafý tahribedilse, her tarafý ateþler içinde býrakýlsa, biz bu topraklar üstünde bir tepeye çýkacaðýz ve oradan savunma ile meþgul olacaðýz. Bundan dolayý iki karýþ yer iþgal edilmiþ, üç beþ köy tahrip edilmiþ diye burada feryada lüzum yoktur. Ben size açýk söyliyeyim; efendiler bazý yerler iþgal edilmiþtir bunun üç misli daha iþgal edilmiþ olunabilir. Fakat bu iþgal hiçbir vakitte bizim imanýmýzý sarsmayacaktýr.
1920
Millî mücadeleyi yapan, doðrudan doðruya milletin kendisidir, milletin evlâtlarýdýr. Millet, analarýyla, babalarýyla, hemþireleriyle mücadeleyi kendisine ülkü edindi. Millî mücadelede þahsî hýrs deðil, millî ülkü, milli izzetinefis hakiki etken olmuþtur.
1925
Ben, memleket ve milleti düþtüðü felâketten çýkarabileceðim inancýyla Anadolu'ya geçtiðim ve amacýn gerektirdiði teþebbüslere giriþtiðim zaman cebimde, emrimde beþ para olmadýðýný söyleyebilirim. Fakat parasýzlýk benim milletle beraber atmaya muvaffak olduðum hedefe yönelmiþ adýmlarý durdurmaya deðil, zerre kadar azaltmaya dahi sebep teþkil edememiþtir. Yürüdük, muvaffak olduk, yürüdükçe, muvaffak oldukça maddi güçlükler kendiliðinden ortadan kalktý.
1926
Türk Milleti, kendisi için, kendi geleceði ve kurtuluþu için çalýþan müteþebbisleri, heyetleri güçlükler karþýsýnda býrakmayacak kadar yüksek vatanseverlik ve yüksek þeref hisleriyle donanmýþtýr.
1926
Hattý müdafaa yoktur, sathý müdafaa vardýr. O satýh, bütün vatandýr. Vatanýn her karýþ topraðý, vatandaþýn kanýyla ýslanmadýkça, terk olunamaz. Onun için küçük, büyük her cüzütamý, bulunduðu mevziden atýlabilir. Fakat küçük, büyük her cüzütam ilk durabildiði noktada, tekrar düþmana karþý cephe teþkil edip muharebeye devam eder. Yanýndaki cüzütamýn çekilmeye mecbur olduðunu gören cüzütamlar, ona tabi olamaz. Bulunduðu mevzide nihayete kadar sebat ve mukavemete mecburdur.
Nisan 1922
Vatan mutlaka selâmet bulacak, millet mutlaka mutlu olacaktýr. Çünkü kendi selâmetini, kendi saadetini memleketin ve milletin saadeti ve selâmeti için feda edebilen vatan evlâtlarý çoktur.
Nisan 1922
Birinci Ýnönü Meydan Muharebesi, inkýlâp tarihimizin çok mühim, çok verimli bir sayfasýdýr. Gelecek nesiller ve bütün dünya bu sayfayý araþtýrýp inceledikçe Türk inkýlâbýný yapan bugünkü Türk ordusunu ve bu orduyu baðrýndan çýkaran bugünkü Türk Topluluðunu, elbette saygý ile anacak ve takdir edecektir.
1925
Birinci Ýnönü, muharebe meydanýnýn ufuklarýnda yükselen zafer güneþi, Türk milletinin yüksek fazilet ve mâneviyatýnýn belirtisidir. Bu doðuþ karþýsýnda büyük bozgunlar oldu...
1925
Birinci Ýnönü Zaferi, Ýkinci Ýnönü Zaferinin, Sakarya büyük kanlý savaþýnýn ve en nihayet Türk vatanýnýn; Türk baðýmsýzlýðýnýn ilk zafer müjdecisi olmuþtur. Bu sebeple Birinci Ýnönü Meydan muharebesini kazanan Türk ordusunun bütün mensuplarý, dünya tarihinde unutulmaz þanlý bir menkibe sahibi olarak ebediyen yaþayacaklardýr.
1925
Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunun Sakaryada kazanmýþ olduðu meydan muharebesi pek büyük bir meydan muharebesidir. Harb tarihinde benzeri belki olmýyan bir meydan muharebesidir. Büyük meydan muharebelerinden biri olan Mukden Meydan Muharebesi dahi yirmibir gün devam etmemiþtir.
1921
Subaylarýmýzýn kahramanlýklarý hakkýnda söyliyecek söz bulamam, yalnýz ifadede isabet edebilmek için diyebilirim ki, bu muharebe subay muharebesi olmuþtur. Bu sebeple subay arkadaþlarýmýn en ufak rütbelisinden en büyük rütbelisine kadar kýymet ve fedakârlýklarýný bütün kalb ve vicdanýmla ve takdirlerle yadeylerim. Fertlerimizi methüsenadan çok yüksek görürüm. Zaten bu milletin evlâdý baþka türlü tasavvur edilemez. Bu milletin evlâtlarýnýn fedakârlýklarý, kahramanlýklarý için ölçü bulunamaz. Askerlerimiz hakkýnda yeni bir þey ilâve etmek isterim: Kahraman Türk askeri, Anadolu muharebelerinin mânasýný anlamýþ, yeni bir ülkü ile muharebe etmiþtir.
1921
Böyle evlâtlara ve böyle evlâtlardan mürekkep ordulara malik bir millet elbette hakkýný ve baðýmsýzlýðýný bütün mânasiyle muhafaza etmeðe muvaffak olacaktýr. Böyle bir milleti baðýmsýzlýðýndan mahrum etmeðe kalkýþmak hayal ile vakit geçirmektir.
1921
Afyonkarahisar-Dumlupýnar meydan muharebesi ve onun son devresi olan 30 Aðustos Türk tarihinin en büyük bir dönüm noktasýný teþkil eder. Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandýðý zafer kadar keskin neticeli ve bütün tarihte, yalnýz bizim tarihimizde deðil, dünya tarihinde yeni yön vermekte kesin tesirli böyle bir meydan muharebesi hatýrlamýyorum.
1924
Bu Anadolu zaferi tarih arasýnda, bir millet tarafýndan tamamen benimsenen bir fikrin ne kadar kadir ve ne kadar zinde bir kuvvet olduðunun en güzel bir misali olarak, kalacaktýr.
1922
Biz, bu harekâtý, neticesini tamamen bilerek yaptýk. Bütün bunlar belki bütün dünyaya hayret verecek niteliktedir. Onun için ordumuzun kudretini anlamayan ve anlamaktan âciz olanlar bu muazzam eseri beklenmedik bir tesadüf eseri gibi göstermek istiyorlar. Fakat; hiçbir vakit öyle deðildir. Hareket bütün teferruatýna kadar tamamen düþünülmüþ, tespit olunmuþ, hazýrlanmýþ, idare edilmiþ ve neticelendirilmiþtir.
1922
Milletin mukadderatýný doðrudan doðruya üzerine alarak karamsarlýk yerine ümit, periþanlýk yerine düzen, tereddüt yerine azim ve iman koyan ve yokluktan koskaca bir varlýk çýkaran meclisimizin, yiðit ve kahraman ordularýnýn baþýnda bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiþ olduðumdan dolayý, bir insan kalbinin nadiren duyabileceði bir memnuniyet içindeyim. Kalbim bu sevinçle dolu olarak, pek aziz ve muhterem arkadaþlarýmý, bütün dünyaya karþý temsil ettikleri hürriyet ve baðýmsýzlýk fikrinin zaferinden dolayý tebrik ediyorum.
1922
Afyonkarahisar-Dumlupýnar Meydan Muharebesi ve ondan sonra düþman ordusunu tamamen imha veya esir eden ve kýlýçtan kurtulanlarý Akdenize, Marmaraya döken harekâtýmýzý izah ve tavsif için söz söylemekten kendimi müstaðni sayarým.
1927
Her safhasiyle düþünülmüþ, hazýrlanmýþ, idare edilmiþ ve zaferle neticelendirilmiþ olan bu harekât, Türk ordusunun, Türk subay ve kumanda heyetinin, yüksek kudret ve kahramanlýðýný tarihte bir daha tesbit eden muazzam bir eserdir.
1927
Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve baðýmsýzlýk fikrinin ölmez âbidesidir. Bu eseri meydana getiren bir milletin evlâdý, bir ordunun Baþkumandaný olduðumdan daima mesut ve bahtiyarým.
1927
Bütün arkadaþlarýmýn Anadolu'da daha baþka meydan muharebeleri verileceðini gözönüne alarak ilerlemesini ve herkesin fikri güçlerini ve kahramanlýk ve vatanseverlik kaynaklarýný yarýþýrcasýna göstermeye devam etmesini isterim.
1922
Ordular; ilk hedefiniz Akdenizdir. Ýleri!
1922
Türk kumandanlarý, kumanda etmesini, Türk askeri ölmesini bildi. Harbi kazanýþýmýzýn sýrrý bundan ibarettir.
1922
Vatanýn kurtuluþu, milletin görüþ ve idaresi kendi alýnyazýsý üzerinde kayýtsýz þartsýz hâkim olduðu zaman baþlamýþ ve ancak milletin vicdanýndan doðan ordularla olumlu ve kesin neticelere ermiþ.
1923
Þunu bir gerçek olarak biliniz ki, þeref hiçbir vakit bir adamýn deðil, bütün milletindir. Eðer yapýlan iþler mühimse, gösterilen muvaffakiyetler belli ise, inkýlâplar dikkati çekici ise her fert kendini tebrik etmelidir. Çünkü böyle büyük þeyleri ancak çok kabiliyetli olan büyük milletler yapabilir ve bu milletin her ferdi, böyle en kabiliyetli ve büyük bir millete mensup olduðunu düþünerek kendini tebrik etsin.
1923
Bütün bu muvaffakiyet yalnýz benim eserim deðildir ve olamaz. Bütün muvaffakiyet, bütün milletin azim ve imanýyla çalýþmasýný birleþtirmesi neticesidir. Kahraman milletimizin ve seçkin ordumuzun kazandýðý baþarý ve zaferlerdir.
1928
Kahraman Türk ordularýnýn kazandýklarý büyük zaferlerde þahsýma düþmüþ olan vazifeleri yapabilmiþsem çok bahtiyarým. Yalnýz bu noktada bir gerçeði açýklamak için söyliyeyim ki; benim, ordularýmýzý yönelttiðim hedefler, esasen ordularýmýn her erinin, bütün subaylarýnýn ve kumandanlarýnýn görüþlerinin, vicdanlarýnýn, azimlerinin, ülkülerinin yönelmiþ olduðu hedefler idi.
1928
Her safhasý vatan için, evlâtlarýmýzýn torunlarý için þerefli hâdiselerle dolu büyük bir kahramanlýk menkýbesi teþkil eden Anadolu muharebelerinin heyecan veren tafsilâtýný tarihin diline terkediyorum. Millet; milletin ruh sanatý, musikisi, edebiyatý ve bütün estetiði, bu kutsal mücadelenin ilâhî naðmelerini sonsuz bir vatan aþkýnýn coþkun heyecanlarýyla daima þakýmalýdýr.
1923
Geçirdiðimiz buhranlý günlerin þerefli kahramanlarýný hep beraber kutlayalým. Onlar arasýnda muharebe meydanlarýnda düþman silâhiyle göðüsleri delinmiþ bahtiyarlar olduðu gibi yangýnlarda, ateþlerde yakýlmýþ bedbaht çocuklar, kadýnlar ve ihtiyarlar vardýr. Onlar arasýnda namuslarýna tecavüz edilmiþ, ebediyen aðlamaða mahkûm genç kýzlar da vardýr. Onlar arasýnda yurtlarýný kaybetmiþ aileler, evlatlarýný gömmüþ analar vardýr ve yine onlar arasýnda muharebedeki namus vazifesini þerefle yaparak bugün memleketlerine dönmüþ gaziler vardýr. Onlardan þehitlik þarabýný içmiþ olanlarýn ruhlarýna fatihalar sunalým.
1923
-
10/09/2011, 18:46 #3Milliyetçilik
Türk milletinin kuruluþunda etkili olduðu görülen tabiî gerçekler þunlardýr: a) Siyasî varlýkta birlik. B) Dil birliði. C) Yurt birliði. D) Irk ve menþe birliði. E) Tarihî karabet. F) Ahlâkî karabet.
1930
Türk milletinin teþekkülünde mevcut olan bu þartlar diðer milletlerde hepsi birden yok gibidir. Daha umumî bir tarif yapabilmek için diyelim ki; bir topluma millet diyebilmek için bu þartlar, ayný zamanda bütün olarak veya kýsmen, bir arada bulunmak lâzýmdýr. Bütün milletler tamamen ayný þartlar altýnda teþekkül etmemiþ olduklarýna göre Türk milletinde yaptýðýmýz gibi, diðer her millet ayrý olarak mütalâa edilmedikçe, milliyet fikrini umumî ve ilmî olarak tarif etmek güçtür.
1930
Türk milliyetçiliði, ilerleme ve geliþme yolunda ve beynelmilel temas ve münasebetlerde, bütün muasýr milletlere muvazi ve onlarla bir ahenkte yürümekle beraber, Türk içtimaî heyetinin hususî seciyelerini ve baþlý baþýna müstakil hüviyetini mahfuz tutmaktýr.
1930
Memleketin, fikrî ve ekonomik geliþmede, yüksek ilerleme sahasý olmasýna çalýþmak, idealimizdir. Fakat bu geliþmenin, medenî ve millî sýnýrlar haricinde cereyan almasýný prensiplerimize uygun bulamayýz.
1929
Biz doðrudan doðruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanaðý Türk topluluðudur. Bu topluluðun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluða dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.
1930
Milliyetin çok bariz vasýflarýndan biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, herþeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuþmalýdýr. Türkçe konuþmayan bir insan Türk kültürüne, topluluðuna baðlýlýðýný iddia ederse buna inanmak doðru olmaz.
1930
Türk milleti, millî hissi; dinî hisle deðil, fakat insanî hisle yanyana düþünmekten zevk alýr. Vicdanýnda millî hissin yanýnda, insanî hissin þerefli yerini daima muhafaza etmekle övünür. Çünkü Türk milleti bilir ki, bugün medeniyetin yolunda baðýmsýz ve fakat kendileriyle paralel yürüdüðü umum medenî milletlerle karþýlýklý insanî ve medenî münasebet, elbette geliþmemize devam için lâzýmdýr ve yine malûmdur ki; Türk milleti, her medenî millet gibi, mazinin bütün devirlerinde keþifleriyle, yeni buluþlariyle medeniyet âlemine hizmet etmiþ insanlarýn, milletlerin kýymetini takdir ve hâtýralarýný hürmetle muhafaza eder. Türk milleti, insaniyet âleminin samimî bir alisedir.
1930
Türklerin vatan sevgisiyle dolu olan göðüsleri düþmanlarýn melun ihtiraslarýna karþý daima demirden bir duvar gibi yükselecektir.
1921
Gerektiði zaman vatan için bir tek fert gibi yekpare azim ve karar ile çalýþmasýný bilen bir millet elbette büyük istikbale lâyýk ve namzet olan bir millettir.
1927
Yurt topraðý! Sana herþey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk milletini ebedî hayatta yaþatmak için feyizli kalacaksýn. Türk topraðý! Sen, seni seven Türk milletinin mezarý deðilsin. Türk milleti için yaratýcýlýðýný göster.
1930
Millet için ve milletçe yapýlan iþlerin hâtýrasý her türlü hâtýralarýn üstünde tutulmazsa millî tarih mefhumunun kýymetini takdir etmek mümkün olamaz.
1931
Millî seciyeyi derin tarihimizin ilham ettiði yüksek derecelere çýkarmak heyecanla takip ettiðimiz büyük emellerimizdendir.
1931
Ne mutlu Türküm diyene!
1933
Bizim yolumuzu çizen, içinde yaþadýðýmýz yurt, baðrýndan çýktýðýmýz Türk Milleti ve bir de milletler tarihinin binbir facia ve ýstýrap kaydeden yapraklarýndan çýkardýðýmýz neticelerdir.
1920
Bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, bizimle iþbirliði eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onlarýn milliyetlerinin bütün icaplarýný tanýrýz. Bizim milliyetçiliðimiz herhalde hodbince ve maðrurca bir milliyetçilik deðildir.
1920
Bir milletin ruhu zaptolunmadýkça, bir milletin azim ve iradesi kýrýlmadýkça o millete hâkim olmanýn imkâný yoktur. Halbuki asýrlarýn yarattýðý millî bir ruha, kuvvetli ve daimi bir millî iradeye hiçbir kuvvet karþý koyamaz.
1 Eylül 1924
Yetiþecek çocuklarýmýza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, herþeyden evvel Türkiye'nin istikbaline, kendi benliðine, millî an'anelerine düþman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öðretilmelidir.
1922
Milletin varlýðýný devam ettirmek için fertleri arasýnda düþündüðü müþterek bað, asýrlardan beri gelen þekil ve mahiyetini deðiþtirmiþ, yani millet, dinî ve mezhebî baðlar yerine Türk milliyeti baðý ile fertlerini toplamýþtýr.
Kasým 1925
Bir fert için olduðu gibi, millet için de kudret ve kabiliyetini fiilî eseriyle gösterip ispat etmedikçe, itibar ve ehemmiyet beklemek beyhudedir. Kudret ve kabiliyetten mahrum olanlara iltifat olunmaz. Ýnsanlýk, adalet, mürüvet icaplarýný, bütün bu vasýflarý haiz olduðunu gösterenler talep edebilir.
Esas kýymeti kendine veren ve mensup olduðu millet ve memleketi ancak þahsiyeti ile kaim gören adamlar, milletlerinin saadetine hizmet etmiþ sayýlmazlar. Ancak kendilerinden sonrakileri düþünebilenler, milletlerini yaþamak ve ilerlemek imkânlarýna nail ederler. Kendi gidince ilerleme ve hareket durur zannetmek bir gaflettir.
17 Mart 1937
Millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasýta ve tedbirlerle besleyerek geliþtirmek millî ülkümüzdür.
Ekim 1933
Baþarýlarda gururu yenmek, felâketlerde ümitsizliðe karþý gelmek lâzýmdýr.
1930
Türk... Öðün, çalýþ, güven.
Tarihi, vukuat, hâdisat ve müþahadat hep insanlar ve milletler arasýnda, hep milletin hâkim olduðunu göstermiþtir. Milliyet prensibi aleyhindeki büyük mikyasta fiilî tecrübelere raðmen, yine milliyet hissinin öldürülemediði ve gene kuvvetle yaþadýðý görülmektedir. Tarih, bir milletin kanýný, hakkýný, varlýðýný hiçbir zaman inkâr edemez.
Temmuz 1919
(Türk) Tarih tezi olgunlaþtý. Onun üzerinde yürümek, durmadan çalýþmak lâzýmdýr. Bazý imansýzlar olabilir. Bunlar yol kesenlere benzeyebilir, aldýrmayýnýz.
1938
Türk çocuðu ecdadýný tanýdýkça, daha büyük iþler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktýr.
1924
Milletimiz, kuvvetli karakter, sarsýlmaz sistem, ateþli milliyetçilik, iktisadî muvaffakiyetlerden doðup çoðalacak imkânlarla da kuvvetlendirilmelidir.
1924
Milletin toplumsal düzen ve sükûnu, hal ve istikbalde refahý, saadeti, selâmeti ve masumiyeti, medeniyette ilerleme ve yükselmesi için insanlardan, her hususta alâka, gayret, nefsin feragatini ve icabettiði zaman seve seve nefsinin fedasýný talep eden, millî ahlâktýr. Mükemmel bir millette, millî ahlâkiyet icaplarý, o millet fertleri tarafýndan âdeta muhakeme edilmeksizin vicdanî, hissî bir þevkle yapýlýr. En büyük millî heyecan iþte budur.
Millî ahlâkýmýz, medenî esaslarla ve hür fikirlerle beslenmeli ve takviye olunmalýdýr. Bu çok mühimdir; bilhassa dikkatinizi çekerim. Tehdit esasýna dayanan ahlâk, bir fazilet olmadýktan baþka itimada da lâyýk deðildir.
1924
Türk milleti kurtuluþ savaþýndan beri, hattâ bu savaþa atýlýrken bile mahkûm milletlerin hürriyet ve baðýmsýzlýk dâvalariyle ilgilenmeyi, o dâvalara yardým etmeyi benimsemiþtir. Böyle olunca kendi soydaþlarýnýn hürriyet ve baðýmsýzlýklarýna kayýtsýz davranmasý elbette uygun görülemez. Fakat milliyet dâvasý þuursuz ve ölçüsüz bir dâva þeklinde mütalâa ve müdafaa edilmemelidir. Milliyet dâvasý siyasî bir mücadele konusu olmadan önce þuurlu bir ülkü meselesidir. Þuurlu ülkü demek, müsbet ilme, ilmî usullere dayandýrýlmýþ bir hedef ve gaye demektir. O halde propagandalarda müsbet usullere müracaat etmek þarttýr. Hareketlerin imkân sýnýrlarý ve sýralarý mutlaka hesaba katýlmalýdýr. Türkiye dýþýnda kalmýþ olan Türkler, ilkin kültür meseleleriyle ilgilenmelidirler. Nitekim biz Türklük dâvasýný böyle bir müsbet ölçüde ele almýþ bulunuyoruz. Büyük Türk tarihine, Türk dilinin kaynaklarýna, zengin lehçelerine, eski Türk eserlerine önem veriyoruz. Baykal ötesindeki Yakut Türklerinin dil ve kültürlerini bile ihmal etmiyoruz.
Ordu
Ordu, Türk ordusu. Ýþte bütün milletin göðsünü itimat, gurur duygularýyla kabartan þanlý ad.
1937
Ordumuz, Türk birliðinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliðinin çelikleþmiþ bir ifadesidir.
1937
Ordumuz; Türk topraklarýnýn ve Türkiye idealini tahakkuk ettirmek için sarf etmekte olduðumuz sistemli çalýþmalarýn, yenilmesi imkânsýz teminatýdýr.
1937
Büyük milli disiplin okulu olan ordunun; ekonomik, kültürel, sosyal savaþlarýmýzda bize ayný zamanda en lüzumlu elemanlarý da yetiþtiren büyük bir okul haline getirilmesine, ayrýca itina ve himmet edileceðine þüphem yoktur.
1937
Islah olunacak þeyler iktisat ve maariftir. Bu sayede memleket imar edilecek, millet refah sahibi olacaktýr. Hiçbir millet ve memlekete karþý tecavüz fikri beslemeyiz. Fakat varlýðýmýzý ve istiklâlimizi korumak için, emniyet içinde çalýþarak müreffeh ve mesut olmasýný temin için her vakit memleket ve milletimizi müdafaaya gücü yeten bir orduya sahip olmak da emelimizidir.
10 Aralýk 1922
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ordusu, istilâlar yapmak veya saltanatlar kurmak için þunun, bunun elinde ihtiras aleti olmaktan münezzehtir. Ýnsanca ve müstakil yaþamaktan baþka gayesi olmayan milletin ayný ideale baðlý ve yalnýz onun emrine tabi ve sadýk öz evlâtlarýndan mürekkep muhterem ve kuvvetli bir heyettir.
1930
Kumandanlýk vazife ve mesuliyeti yüklenecek kadar omuzlarýnda ve dimaðýnda kuvvet bulamayanlarýn feci âkýbetlerle karþýlaþmasý mukadderdir.
16 Aðustos 1930
Harp zaruri ve hayati olmalýdýr. Milletin hayatý tehlikeye maruz kalmadýkça harp bir cinayettir.
1924
En yüksek askerlik budur: Muhtelif ihtimalleri çok iyi hesap etmeli, en iyi görüneni cüret ve katiyetle tatbik etmelidir.
1924
Benim için ordumuzun kýymetini ifade ölçü þudur: Türk Ordusunun bir kýtasý, muadilini behemahal maðlup eder, iki mislini durdurur ve tespit eder.
25 Þubat 1924
Yarým hazýrlýkla, yarým tedbirle, yapýlacak taaruz, hiç taaruz etmemekten daha fenadýr.
Arkadaþlar, milletimizi yabancýlarýn ellerinde köle olmuþ görmemek için giriþtiðimiz bu muharebe de Sakarya Zaferi gibi adý daima anýlacak yeni ve büyük bir zafer kazandýnýz. Benim gibi ömrünü senelerden beri saflarýnýz yanýnda geçirmiþ olan bir silah arkadaþýnýz; ezilmiþ, kahredilmiþ düþmanýn çekiliþinden sonra hakkýnýzda duyduðumuz takdir ve hayreti, minnet ve þükraný ordunun her ferdi ve memleketin her tarafýnda duyulacak kadar yüksek sesle söylemeye lüzum gördüm.
1925
Sakarya boyunda biz bütün memleket, bütün varlýðýmýz ve istiklâlimiz pahasýna denecek kadar ehemmiyetli büyük bir muharebeye giriþtik. 21 gün, 21 gece bir milletin istilâ ve yaðma fikri birbiriyle boðuþtu.
1925
Mazlum milletimizi tarihin en tehlikeli bir zamanýnda yeniden ýþýða ve necata kavuþturan bu muharebede sizin baþkumandanýnýz olmaktan dolayý bir insan kalbi için mukadder olabilecek en derin saadet ve iftiharý duydum. Dünyanýn hiçbir tarafýnda ve ordusunda yüreði seninkinden daha temiz ve daha saðlam bir askere rasgelinmemiþtir. Her zaferin mayasý sendedir. Her zaferin en büyük payý senindir. Hayatýnla, imanýnla, itaatinle, hiçbir korkunun yýldýrmadýðý demir gibi pâk kalbinle düþmaný nihayet alt eden büyük gayretin için minnet ve þükranýmý söylemeyi nefsime en aziz bir borç bilirim.
1925
Sizin gibi kumandanlarý, subaylarý ve erleri olan bir millet için yâd elleri altýnda köle olmak mümkün deðildir.
1925
Bu defa Büyük Millet Meclisi'nin, hakkýmda yeni bir rütbe ve unvanýyla tecelli eden iltifat ve teveccühü doðrudan doðruya size râcidir. Milletin verdiði bu rütbe ile yükselen ordu, en ulu bir gazâ ile mümtaz olan yeni bir ordudur. Sizin kahramanlýðýnýzla sizin gösterdiðiniz nihayetsiz fedakârlýk pahasýna kazanýlan büyük muvaffakiyetin millet tarafýndan takdirine delâlet eden bu rütbe ve unvaný, ancak izafe ederek büyük askerlik hayatýmýn en büyük iftihar sermayesi olarak taþýyacaðým. Cenabý Hak, giriþtiðimiz kurtuluþ mücadelesinde þerefli silah arkadaþlarýma kendilerini temyiz eden asaletin, civanmertliðin, kahramanlýðýn hakký olan kati kurtuluþu nasip etsin.
1925
Size Bombasýrtý vakasýný anlatmadan geçemeyeceðim. Karþýlýklý siperlerimiz arasýnda mesafemiz sekiz metre, yani ölüm muhakkak, muhakkak... Birinci siperlerdekiler hiçbiri kurtulamamacasýna tamamen düþüyor, ikincidekiler onlarýn yerine gidiyor. Fakat ne kadar gýptaþayan bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceðini biliyor, en ufak bir fütur bile göstermiyor, sarsýlmak yok. Okumak bilenler ellerinde Kur'aný Kerim, Cennete girmeye hazýrlanýyorlar. Bilmeyenler, Kelime-i Þahadet çekerek yürüyorlar. Bu Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren þaþýlacak ve övülecek bir misaldir. Emin olmalýsýnýz ki, Çanakkale Muharebesini kazandýran bu yüksek ruhtur.
1925
Millet, kemal-i azimle içtimai ve fikrî tekâmülle çalýþýrken onu bundan alýkoyacak dahilî ve haricî manialarýn karþýsýnda kuvvetli, kudretli ve büyük görevini müdrik kahraman ordumuzun hazýr bulunduðunu düþünerek müsterih olabilir.
1925
Memleketin genel hayatýnda orduyu siyasetten tecrit etmek ilkesi, Cumhuriyetin daima söz ettiði bir esas noktadýr. Þimdiye kadar takip olunan bu yolda, Cumhuriyet ordularý, vatanýn emin ve metin hâmisi olarak hürmet ve kuvvet mevkiinde kalmýþlardýr.
1 Mart 1924
Siyaset ve Barýþ
Milletimizin, güçlü, mutlu ve güvenlik içinde yaþayabilmesi için, devletin tamamen milli bir siyaset izlemesi ve bu siyasetin, iç kuruluþlarýmýza tamamen uygun ve dayalý olmasý lâzýmdýr. Millî siyaset dediðim zaman, kastettiðim mâna ve anlam þudur: Millî sýnýrlarýmýz içinde, her þeyden evvel kendi kuvvetimize dayanýp varlýðýmýzý koruyarak millet ve memleketin gerçek mutluluðuna ve bayýndýrlýðýna çalýþmak... Genel olarak eriþilemeyecek hayalî emeller peþinde milleti uðraþtýrmamak ve zarara sokmamak... Medenî dünyadan, medenî ve insanî davranýþ ve karþýlýklý dostluk beklemektir.
1920
Dýþ siyaset bir toplumun iç kuruluþu ile sýký þekilde ilgilidir. Çünkü iç kuruluþa dayanmýyan dýþ siyasetler daima mahkûm kalýrlar. Bir toplumun iç kuruluþu ne kadar kuvvetli, saðlam olursa, dýþ siyaseti de o nisbette güçlü ve dayanýklý olur.
1923
Dýþ siyaset, iç kuruluþ ve iç siyasete dayandýrýlmak zaruretindedir, yani iç kuruluþun tahammül edemeyeceði geniþlikte olmamalýdýr. Yoksa hayalî dýþ siyasetler peþinde dolaþanlar, dayanak noktalarýný kendiliðinden kaybederler.
1923
Türkiye'nin güvenliðini gaye tutan, hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir barýþ istikameti bizim daima prensibimiz olacaktýr.
1931
Türk Cumhuriyetinin en esaslý prensiplerinden biri olan yurtta barýþ, dünyada barýþ gayesi, insaniyetin ve medeniyetin refah ve ilerlemesinden en esaslý etken olsa gerektir. Buna elimizden geldiði kadar hizmet etmiþ ve etmekte bulunmuþ olmak bizim için övünülecek bir harekettir.
1933
Yurtta barýþ, dünyada barýþ için çalýþýyoruz.
1931
Barýþ yolunda nereden bir çaðrý geliyorsa, Türkiye onu gönülden karþýladý ve yardýmlarýný esirgemedi.
1937
Biz, milletlerarasý münasebetlerde karþýlýklý emniyet ve riayeti hedef tutan açýk ve samimi politikanýn en ateþli taraftarýyýz. Hassasiyetimiz, bu yolda kendisini gösteren hazýrlýklara ve uðraþmalara karþý, bunlarýn bizim için de fiilî ve hakiki bir güven vücuda getirip getiremeyeceði noktasýndadýr.
1926
Dýþ iþlerinde dürüst ve açýk olan siyasetimiz bilhassa barýþ fikrine dayalýdýr. Beynelmilel herhangi bir meselemizi barýþ vasýtalarýyla çözümlemeyi aramak bizim menfaat ve anlayýþýmýza uyan bir yoldur. Bu yol dýþýnda bir teklif karþýsýnda kalmamak içindir ki, güvenlik prensibine onun vasýtalarýna çok ehemmiyet veriyoruz.
1929
Barýþ, milletleri refah ve mutluluða eriþtiren en iyi yoldur. Fakat bu kavram bir defa ele geçirilince daimî bir dikkat ve itina ve her milletin ayrý ayrý hazýrlýðýný ister.
1938
Bizim kanaatimizce beynelmilel siyasî güvenliðin geliþmesi için, ilk ve en mühim þart, milletlerin hiç olmazsa barýþý koruma fikrinde, samimî olarak birleþmesidir.
1932
Þuna da inanýyorum ki, eðer devamlý barýþ isteniyorsa, kütlelerin vaziyetlerini iyileþtirecek beynelmilel tedbirler alýnmalýdýr. Ýnsanlýðýn bütününün refahý, açlýk ve baskýnýn yerine geçmelidir. Dünya vatandaþlarý, kýskançlýk, aç gözlülük ve kinden uzaklaþacak þekilde eðitilmelidir.
1935
Askerî hareket, siyasî faaliyetin ümitsiz olduðu noktada baþar. Ümidin güven verici bir þekilde geri gelmesi ordularýn hareketinden daha hýzlý, hedeflere varýþý temin edebilir.
1922
Bu sözler, Fransýz Büyük Elçisine sohbet esnasýnda söylenmiþtir:
Ben toprak büyütme dileklisi deðilim; barýþ bozma alýþkanlýðým yoktur; ancak antlaþmaya dayanan hakkýmýzýn isteyicisiyim. Onu almasam, edemem. Büyük Meclisin kürsüsünden milletime söz verdim: Hatay'ý alacaðým... Milletim benim dediðime inanýr. Sözümü yerine getirmezsem onun huzuruna çýkamam, yerimde kalamam. Ben þimdiye kadar yenilmedim, yenilemem; yenilirsem bir dakika yaþayamam. Bunu bilerek ve sözümü mutlaka yerine getireceðimi düþünerek benim dostluðumu lûtfen bildiriniz ve doðrulayýnýz, ekselâns Ambasadör...
1937
Spor ve Saðlýk
Muvaffak olmak için her türlü yardýmdan ziyade bütün milletçe sporun mahiyeti, kýymeti anlaþýlmak ve ona kalbten sevgi göstermek, onu vatanî vazife sayma lâzýmdýr.
1926
Her çeþit spor faaliyetlerini, Türk gençliðinin millî terbiyesinin ana unsurlarýndan saymak lâzýmdýr.
1937
Bir toplum yalnýz spor ile rengini ve kuvvetini deðiþtiremez. Orada hâkim olan sýhhî, sosyal, medenî birçok gerek ve þartlarýn teminine yönelen teþebbüs ve tedbirlerin uygulanmasý lâzýmdýr.
1926
Türk milleti anadan doðma sportmendir. Henüz yürümeye baþlayan köy çocuklarýný bile harman yerlerinde güreþirlerken görürsünüz. Ata en çok ve en iyi binen yalnýz Türk erkekler deðildir; Türk kadýný da bu iþi bilir.
Benim en çok sevdiðim spor, serbest güreþtir. Hangi Türk askerini, köylüsünü isterseniz soyup meydana çýkarýnýz. Dik omuzlarý, iyi, kusursuz teþekkül etmiþ adaleleri, keskin yüz çizgileri, yanýk tatlý renkleri, kafa yapýlarý, insanýn ruhuna itimat ve neþe veren bir eser olarak canlanýr.
Kurtdereli Mehmet Pehlivan'a yazdýðý mektup:
Kudretli Mehmet Pehlivan,
Seni cihanda büyük ün almýþ bir Türk pehlivan tanýdým. Parlak baþarýlarýn sýrrýný þu sözlerle izah ettiðini de öðrendim:
"Ben her güreþte arkamda Türk milletinin bulunduðunu ve millet þerefini düþünürüm."
Bu dediðini, en az, yaptýklarýn kadar beðendim. Onun için senin bu deðerli sözünü Türk sporcularýna bir meslek prensibi olarak kaydediyorum. Bununla senden ve sözlerinden ne kadar çok memnun olduðumu anlarsýn.
1931
Spor, yalnýz beden kabiliyetinin bir üstünlüðü sayýlamaz. Ýdrak ve zekâ, ahlâk da bu iþe yardým eder. Zekâ ve kavrayýþý kýsa olan kuvvetliler, zekâ ve kavrayýþý yerinde olan daha az kuvvetlilerle baþa çýkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik ve ayný zamanda ahlâklýsýný severim.
Türk sosyal bünyesinde spor hareketlerini düzenlemekle görevli olanlar, Türk çocuklarýnýn spor hayatýný yükseltmeyi düþünürken, sadece gösteriþ için herhangi bir yarýþmada kazanmak emeliyle bir spor çizmezler. Esas olan, bütün her yaþtaki Türkler için beden eðitimini saðlamaktýr. "Saðlam kafa, saðlam vücutta bulunur" sözünü atalarýmýz boþuna söylememiþlerdir.
1937
Saðlýk ve sosyal yardým hususlarýnda takibettiðimiz gaye þudur: Milletimizin sýhhatinin korunmasý ve takviyesi, ölümün azaltýlmasý, nüfusun arttýrýlmasý, bulaþýcý ve salgýn hastalýklarýn etkisiz hale getirilmesi, bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalýþmaya kabiliyetli bir halde sýhhatli vücutlar olarak yetiþtirilmesi...
1922
T. B. M. M.
Karþýmýzdaki düþmanlýk ve büyük kötülük dünyasýna karþý seslenmeli ve cevap vermelidir. Milletin en yetkili aðzý ancak millet olabilir. Bir kez meclis açýlsýn, olacak þey deðil ya olaylarýn etkisiyle Ankara'yý býrakmak zorunda bile kalsak, yerimizi deðiþtireceðimiz her yöreden daha büyük bir yetki ve güçle baðýrabiliriz. Milletimizin kurtuluþunu ve geleceðini vatanýmýzýn son kaya parçasý üzerinde dahi savunacaðýz ve kesinlikle baþarýlý olacaðýz.
Mart 1920
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti, millîdir; tamamiyle maddidir, gerçekçidir. Var sanýlan ülküler arkasýnda, o ülkülere ulaþmak için deðil, fakat ulaþtýrmak hülyasiyle milleti kayalara çarparak, bataklýklara batýrarak, en sonunda kurban ederek mahvetmek gibi cinayetten kaçýnan bir hükûmettir. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin bütün programlarýnýn ilkesi þu iki esastýr: Tam baðýmsýzlýk, kayýtsýz ve þartsýz millî egemenlik!
Ocak 1921
Her halde millet hükûmetin bekçisi olmak gerekir. Çünkü, hükûmetin yaptýðý iþler olumsuz olup da millet itiraz etmez ve düþürmezse bütün kusur ve kabahatlara katýlmýþ demektir.
Aralýk 1920
Millet bizi buraya gönderdi. Fakat, ömür boyunca biz burada ve bu milletin yönetimini ve egemenliðini mirasa konmuþ gibi temsil etmek için toplanmýþ deðiliz.
Aralýk 1921
Efendiler, bizim hükûmetimiz demokratik bir hükûmet deðildir, sosyalist bir hükûmet deðildir ve gerçekten kitaplardaki hükûmetlerin, islâmî niteliði bakýmýndan, hiç birine benzemeyen bir hükûmettir. Fakat, millî egemenliði, millî iradeyi belirten bir hükûmettir, bu nitelikte bir hükûmettir. Sosyal bilim bakýmýndan bizim hükûmetimizi ifade etmek gerekirse (halk hükûmeti) deriz. Efendiler, biz hakkýmýzý koruyup gözetmek, baðýmsýzlýðýmýzý emin bulundurmak için genel kurulumuzca, milletin bütünlüðümüzce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karþý ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karþý milletin tümüyle savaþmayý caiz gören bir mesleði izleyen insanlarýz. O halde bu ve bu gibi teþviklerle ve izahlarla hükûmetimizin dayandýðý esasýn toplum bilime dayanan bir esas olduðunu açýk bir surette görürüz. Fakat ne yapalým ki demokrasiye benzemiyormuþ, sosyalizme benzemiyormuþ, hiçbir þeye benzemiyormuþ! Efendiler, biz benzememekle ve benzememekle öðünmeliyiz! Çünkü, biz bize benziyoruz, efendiler!
Aralýk 1921
Arkadaþlar, bir hükûmet iyi midir, fena mýdýr? Hangi hükûmetin iyi veya fena olduðunu anlamak için, hükûmetten amaç nedir, bunu düþünmek gerekir. Hükûmetin iki amacý vardýr. Biri milletin korunup gözetilmesi, ikincisi milletin refahýný saðlamak. Bu iki þeyi saðlayan hükûmeti iyi, saðlamayan fenadýr.
Mart 1923
Saltanat devrinden Cumhuriyet devrine geçebilmek için herkesin bildiði gibi, bir geçiþ devresi yaþadýk. Bu devirde, iki fikir ve görüþ, birbiriyle mütemadiyen mücadele etti. O fikirlerden biri, saltanat devrinin devam ettirilmesiydi. Bu fikrin taraftarlarý belli idi. Diðer fikir, saltanat idaresine son vererek cumhuriyet idaresi kurmaktý. Bu bizim fikrimizdi. Biz fikrimizi, açýk söylemekte mahzur görüyorduk. Ancak görüþümüzün uygulanma kabiliyetini saklý tutup münasip zamanýnda tatbik edebilmek için, saltanat taraftarlarýnýn fikirlerini tatbik sahasýndan uzaklaþtýrmak mecburiyetinde idik. Yeni kanunlar yapýldýkça, bilhassa Anayasa yapýlýrken, saltanat taraftarlarý, padiþahýn ve halifenin hak ve yetkilerinin belirtilmesinde ýsrar ederlerdi. Biz, bunun zamaný gelmediðini veya lüzum olmadýðýný bildirerek o ciheti söylemeden geçmekte fayda görüyorduk.
Devlet idaresini, cumhuriyetten bahsetmeksizin, millî hakimiyet esaslarý dairesinde, her an cumhuriyete doðru yürüyen biçimde þekillendirmeye çalýþýyorduk.
Büyük Millet Meclisi'nden daha büyük makam olmadýðýný aþýlamada ýsrar ederek saltanat ve hilâfet makamlarý olmaksýzýn, devleti idare etmek mümkün olduðunu ispat etmek lüzumlu idi.
Devlet reisliðinden bahsetmeksizin, onun vazifesini fiilen Meclis reisine gördürüyorduk.
Fiiliyatta, Meclisin reisi, ikinci reis idi. Hükûmet vardý. Fakat "Büyük Millet Meclisi"ni taþýrdý. Kabine sistemine geçmekten kaçýnýyorduk; çünkü hemencecik saltanatçýlar, padiþahýn yetkisini kullanma lüzumunu ortaya atacaklardý.
Ýþte, geçiþ devresinin bu mücadele safhalarýnda, bizim kabul ettirmek mecburiyetinde bulunduðumuz, aracý þekli, Büyük Millet Meclisi Hükûmeti sistemini, haklý olarak eksik bulan, meþrutiyet þeklinin açýkca ifadesini temine çalýþan mualiflerimiz, bize itiraz ediyorlar, diyorlardý ki, bu yapmak istediðiniz hükûmet þekli neye, hangi idareye benzer? Maksat ve hedefimizi söyletmek için yöneltilen bu nevi suallere, bizde, zamanýn gereðine göre cevaplar vererek saltanatçýlarý susturmak zaruretinde idik.
1927
Biz dahi, uygulanamayacak fikirleri, nazarî bir takým teferruatý yaldýzlayarak bir kitap yazabilirdik. Öyle yapmadýk. Milletin, maddî ve manevî yenileþme ve geliþmesi yolunda yaptýðýmýz iþlerle, söz ve nazariyattan önce davranmayý tercih ettik. Bununla beraber "Egemenlik milletindir.", "Türkiye Büyük Millet Meclisinin haricinde hiçbir makam, millî mukadderata hâkim olamaz.", "Bütün kanunlarýn düzenlenmesinde, her nevi teþkilatta, idarenin bütün teferruatýnda, genel eðitimde, iktisadî iþlerde, millî egemenlik esaslarý dahilinde hareket olunacaktýr", "Saltanatýn ilgasý hakkýndaki karar deðiþmez kuraldýr." Gibi bilinmesi lâzým gelen mühim noktalar ve... gibi acele ihtiyaçlar prensiplerden hariç kalmamýþtý.
1927
Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafýndan hiç kimseye, ilim icabýdýr diye; görüþme ile, münakaþa ile verilmez. Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alýnýr. Osmanoðullarý, zorla Türk milleti'nin egemenlik ve saltanatýna el koymuþlardý; bu musallat olmalarýný altý asýrdan beri devam ettirmiþlerdi. Þimdi de, Türk Milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, egemenlik ve saltanatýný, isyan ederek kendi eline açýkça almýþ bulunuyor. Bu bir olupbittidir. Söz konusu olan; millete saltanatýný, egemenliðini býrakacak mýyýz, býrakmýyacak mýyýz? Meselesi deðildir. Mesele zaten olupbitti haline gelmiþ bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, mutlaka olacaktýr. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiði þekilde ifade olunacaktýr. Fakat ihtimal bazý kafalar kesilecektir.
1922
Bugün maziden kuvvetliyiz. Bugün maziye nisbetle daha büyük bir kabiliyet ve yaþama kudretine malikiz. Bu üstünlüðü yapan nedir? Bunun gerçek sebepleri iki kuralýn kavramýnda saklýdýr. Bu kurallardan birisi Misaký Millî, ikincisi egemenliði kayýtsýz þartsýz milletin elinde tutan anayasamýzdýr. Zorlayýcý hadiselerin sevk ve tesiri altýnda toplanan yüksek Meclisiniz, bu devlet ve milletin þekil ve niteliðin en kesin bir tarzda tesbit etmiþ ve anayasa ile onun kesin hükümlerini teyit ve takviye eden 1 Kasým 1922 kararýný çoðunlukla kabul ederek yeni Türkiye Devletinin esaslarýný ortaya koymuþtur.
1922
Misaký Millî ismi altýnda tanýyarakgerçekleþmesi uðrunda bütün milletin ömrünü tüketmeyi göze aldýðý kurtuluþ beratýmýzýn kudret, kuvvet ve niteliði ne ise 1 Kasým kararýnýn da kýymet ve ehemmiyeti odur. Misaký Millî vatanýn dýþ düþman karþýsýndaki vaziyet ve yerini tesbit eden bir kural olduðu gibi, 1 Kasým 1922 kararý da asýrlardan beri cahillik ve þaþkýnlýðýn koruyucusu, düþkünlük ve uðursuzluðun babasý bulunan ve milletimiz için dahilî ve daimî bir düþman olan, ferdî saltanata ve onun temsil ettiði uðursuz bir idare þekline yönelmiþ bir mukaddes silâhtýr. Asýrlarca ve asýrlarca müddet mert ve kahraman bir azme belirti sahasý olmuþ bir vataný düþmana teslim etmek cüretini gösterenler, o cüreti ancak o idarenin ruhunda, þeklinde ve mahiyetinde bulmuþlardý.
1922
Asla þüphem yoktur ki; Türklüðün unutulmuþ büyük medenî vastý ve büyük medenî kabiliyeti bundan sonraki inkiþafiyle âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneþ gibi doðacaktýr.
Tarih
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadýk kalmazsa deðiþmeyen hakikat, insanlýðý þaþýrtacak bir mahiyet alýr.
1931
Ýnsan tarihin mânasýný ancak olgun bir yaþa eriþtikten sonra anlýyor. Ve tarih ancak bu yaþtan sonra yazýlabilir. Çok arzu ederdim ki bir kaç arkadaþla beraber hayatýmýzdan geri kalan zamaný tarih yazmakla geçirelim!
Tarihi yapan akýl, mantýk, muhakeme deðil, belki bunlardan ziyade duygulardýr.
1923
Tarih ne güzel aynadýr. Ýnsanlar, özellikle ahlâkta geliþmemiþ kavimler, en büyük kutsal kavramlar karþýsýnda bile hasis duygulara tâbi olmaktan nefislerini men edemiyor. Tarihin sinesine geçen büyük hâdiselerde, bu hâdiseler içinde âmil ve fâil olanlarýn hal, hareket ve muameleleri onlarýn ahlâk seviyelerini ne açýk gösterir.
1915
Tarihte þanlar, þöhretler kazanmýþ pek çok insanlar millî noktadan fazilete sahip deðildir. Meselâ hakikaten askerî kudret sahibi olan, Moskova'ya kadar giden, yangýnlar harabeler üstünden Fransýz ordusunu sürükleyip eriten Napolyon'u düþünürüz. Onun hareketleri Fransýz milletinin hakiki ve millî menfaatlerine deðil, kendi cihangirane emellerini tatmin içindi. Bunu tatmin için Fransa'nýn milyonlarca seçkin evlâdýný eritti ve nihayet hepinizin bildiðiniz âkýbete uðradý. Bizim Osmanlý tarihindeki en büyük ve þanlý görülen hareketleri de ayný noktadan tetkik, ayný mahiyette mukayese etmek mümkündür.
1923
Ankara ve Ýstanbul þehirlerinden birine "Atatürk"adý verilmesi için bir kanun teklifinin hazýrlýðý üzerine verdiði cevap:
Bir adýn tarihte kalmasý ve aðýzlarda söylenmesi için, þehirlerin temellerine sýðýnmak þart deðildir. Tarih zorlanmayý sevmeyen nazlý bir peridir. Fikirleri tercih eder.
Büyük devletler kuran ecdadýmýz büyük ve þümullü medeniyetlere de sahip olmuþtur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüðe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur.
Türk çocuðu ecdadýný tanýdýkça daha büyük iþler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktýr.
Türkleri bütün dünyaya geri bir millet olarak tanýtan görüþ bizim de içimize girmiþtir. Dörtyüz çadýrlýk bedevî bir kabileden bir imparatorluk ve millet tarihini baþlatmak suretiyle imparatorluk zamanýnda Türklerin görüþü de bu merkezdeydi. Evvelâ millete, tarihini, asîl bir millete mensup bulunduðunu, bütün medeniyetlerin anasý olan ileri bir milletin çocuklarý olduðunu öðretmeliyiz.
1930
Eðer bir millet büyükse kendisini tanýmakla daha büyük olur.
Türk çocuklarýnda kabiliyet her milletinkinden üstündür. Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki baþarýlarý meydana çýktýkça, büsbütün Türk çocuklarý kendileri için lâzým gelen hamle kaynaðýný o tarihte bulabileceklerdir. Bu tarihten Türk çocuklarý baðýmsýzlýk fikrini kazanacaklar, o büyük baþarýlarý düþünecekler, harikalar yaratan adamlarý öðrenecekler, kendilerinin ayný kandan olduklarýný düþünecekler ve bu kabiliyetle kimseye boyun eðmeyeceklerdir.
Biz Balkanlarý niçin kaybettik biliyor musunuz? Bunun tek bir sebebi vardýr. Bu da Ýslâv araþtýrma cemiyetlerinin kurduðu Dil Kurumlarýdýr, bizim içimizdeki insanlarýn millî tarihlerini yazýp millî þuurlarýný uyandýrdýðý zaman biz Balkanlarda Trakya hudutlarýna çekildik.
Bir Toplantý esnasýnda Türk Tarih Kurumu üyelerine söylenmiþtir:
Ben fani bir insaným, bir gün öleceðim, büyüklüðüne ve üstün kabiliyetlerine inandýðým Türk Milleti'nin gerçek tarihinin yazýlmasýný saðlýðýmda görmek istiyorum. Onun için bu toplantýlarda kendimden geçiyor, her þeyi unutuyor, sizi yoruyorum. Beni affedin.
1933
Alemdar Mustafa Paþa ile Mustafa Reþit Paþa'yý severim, fakat Alemdar'ýn biraz kültürü olsa idi Cumhuriyet ilân ederdi. Mustafa Reþit Paþa'nýn biraz kültürü, Alemdar'ýn kudreti birleþtirilseydi, ben tarihe baþka bir vazife ile girerdim.
-
10/09/2011, 18:47 #4Türk Kadýný
Büyük atalarýmýz ve onlarýn analarý, tarihin, olaylarýn tanýklýðýyla sabittir ki, cidden yüksek faziletler göstermiþlerdir. Burada birçok noktalardan sayabileceðimiz o faziletlerin en büyüðü ve en ehemmiyetlisi kýymetli evlâtlar yetiþtirmeleriydi. Þunu söylemek istiyorum ki, kadýnlarýmýzýn umumî vazifelerde üzerlerine düþen hisselerden baþka kendileri için en ehemmiyetli, en hayýrlý, en faziletli bir vazifeleri de iyi anne olmaktýr. Bugünün analarý için gerekli özellikler taþýyan evlât yetiþtirmek, evlâtlarýný bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak, pek çok yüksek özelliði þahýslarýnda taþýmalarýna baðlýdýr. Bu sebeple kadýnlarýmýz hattâ erkeklerden daha çok aydýn, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaða mecburdurlar. Eðer hakikaten milletin anasý olmak istiyorlarsa böyle olmalýdýrlar.
1923
Bizce: Türkiye Cumhuriyet anlamýnca kadýn, bütün Türk tarihinde olduðu gibi bugün de en muhterem mevkide, her þeyin üstünde yüksek ve þerefli bir mevcudiyettir.
Bizim dinimiz hiçbir vakit kadýnlarýn erkeklerden geri kalmasýnýn talep etmemiþtir. Allah'ýn emrettiði þey, erkek ve kadýnýn beraber olarak ilim ve bilgiyi kazanmasýdýr. Kadýn ve erkek bu ilim ve bilgiyi kazanmasýdýr. Kadýn ve erkek bu ilim ve bilgiyi aramak ve nerede bulursa oraya gitmek ve onunla donanmak mecburiyetindedir. Ýslâm ve Türk tarihi tetkik edilirse görülür ki, bugün kendimizi bir türlü kayýtlarla baðlý zannettiðimiz þeyler yoktur. Türk sosyal hayatýnda kadýnlar ilim ve bilgi yönünden ve diðer hususlarda erkeklerden asla geri kalmamýþlardýr. Belki daha ileri gitmiþlerdir.
1923
Türk kadýný dünyanýn en münevver, en faziletli ve en aðýr kadýný olmalýdýr. Aðýr siklette deðil; ahlâkta, fazilette aðýr, aðýrbaþlý bir kadýn olmalýdýr. Türk kadýnýnýn vazifesi, Türk'ü zihniyetiyle, bazusiyle, azmiyle koruma ve müdafaaya gücü yeter nesiller yetiþtirmektir. Milletin kaynaðý, sosyal hayatýn esasý olan kadýn, ancak faziletli olursa vazifesini yapabilir. Herhalde kadýn çok yüksek olmalýdýr.
1925
Türkiye Cumhuriyetinin esas düþüncesi, kadýnlarý deðil, erkekleri dahi, savaþ meydanýna götürmemektir. Fakat Türk Milleti'nin yüksek varlýðýna, herhangi taraftan olursa olsun, iliþildiði zaman, iþte o vakit Türk kadýnlarý Türk erkeklerinin bulunduðu yerde hazýr ve gözleyici ve faal olacaklardýr. Bu, insanlýðýn yüksek huzuru, sükûnu ve dünya insanlýðý için lâzým bir ödev olduðundandýr ki, Türk kadýný bunu yapacaktýr ve yapagelmektedir ve yapar.
Bizim toplumumuzun baþarý gösterememesinin sebebi kadýnlarýmýza karþý gösterdiðimiz ilgisizlik kusurdan doðmaktadýr. Ýnsanlar dünyaya alnýnda yazýlý olduðu kadar yaþamak için gelmiþlerdir. Yaþamak demek faaliyet demektir. Bu sebeple bir toplumun bir organý faaliyette bulunurken diðer organý iþlemezse o toplum felcolmuþtur. Bir toplumun hayat çalýþmasý ve muvaffak olmasý için çalýþmanýn ve muvaffak olabilmenin baðlý olduðu bütün sebep ve þartlarý benimsemesi gerekir. Bundan ötürü bizim toplumumuz için ilim ve teknik gerekli ise bunlarý ayný derecede hem erkek, hem de kadýnlarýmýzýn edinmeleri lâzýmdýr. Malûmdur ki, her safhada olduðu gibi sosyal hayatta dahi iþ bölümü vardýr. Bu umumî iþ bölümü arasýnda kadýnlar kendilerine ait olan vazifeleri yapacaklarý gibi ayný zamanda sosyal topluluðun refahý, saadeti için gerekli gündelik çalýþmaya dahil olacaklardýr.
1923
Kadýnýn en büyük vazifesi analýktýr. Ýlk terbiye verilen yerin, ana kucaðý olduðu düþünülürse bu vazifenin ehemmiyeti lâyýkiyle anlaþýlýr. Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya karar vermiþtir. Bugünün gereçlerinden biri de kadýnlarýmýzýn her hususta yükselmelerini temindir. Bu sebeple kadýnlarýmýz da âlim ve teknik bilgi sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün tahsil derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadýnlar sosyal hayatta erkeklerle beraber yürüyerek birbirinin yardýmcýsý ve koruyucusu olacaklardýr.
1923
Arkadaþlar, Türk milleti çok büyük vak'alarla ispat etti ki, yenilik sever ve inkýlâpçý bir millettir. Son senelerden önce de milletimiz yenileþme yollarý üzerinde yürümeðe, sosyal inkýlâba teþebbüs etmemiþ deðildir. Fakat hakikî neticeler görülemedi. Bunun sebebini araþtýrdýnýz mý? Bence sebep iþe esasýndan, temelinden baþlanmamýþ olmasýdýr. Bu hususta açýk söyleyeceðim: Bir toplum, bir millet, erkek ve kadýn denilen iki cins insandan meydana gelir. Kaabil midir ki bir kütlenin bir parçasýný ilerletelim, diðerine müsamaha edelim de kütlenin hepsi yükselme þerefine eriþebilsin? Mümkün müdür ki bir topluluðun yarýsý topraklara zincirlerle baðlý kaldýkça diðer kýsmý göklere yükselebilsin? Þüphe yok yükselme adýmlarý, dediðim gibi, iki cins tarafýndan beraber, arkadaþça atýlmak ve ilerleme ve yenilik alanýnda birlikte yol alýnmak gerektir. Böyle olursa inkýlâp muvaffak olur.
1925
Ey kahraman Türk kadýný, sen omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyýksýn.
Analarýn bugünkü evlâtlarýna vereceði terbiye eski devirlerdeki gibi basit deðildir. Bugünün analarý için gerekli vasýflarý taþýyan evlât yetiþtirmek, evlâtlarýný bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasýflar taþýmalarýna baðlýdýr. Onun için kadýnlarýmýz, hattâ erkeklerimizden çok aydýn, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eðer hakikaten milletin anasý olmak istiyorlarsa.
Ýnsan topluluðu kadýn ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasýný ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüðü ilerleyebilsin. Mümkün müdür ki, bir cismin yarýsý topraða zincirlerle baðlý kaldýkça öteki kýsmý göklere yükselebilsin?
Dünyada hiçbir milletin kadýný, "Ben Anadolu kadýnýndan daha fazla çalýþtým, milletimi kurtuluþa ve zafere götürmekte Anadolu kadýný kadar hizmet gösterdim" diyemez.
Kadýnlarýmýz haddizatýnda içtimaî hayatta erkeklerimizle her vakit yanyana yaþadýlar. Bugün deðil, eskiden beri, uzun zamandan beri kadýnlarýmýz erkeklerle baþabaþ mücadele hayatýnda, ziraat hayatýnda, geçim temininde erkeklerimizden yarým adým geri kalmayarak yürüdüler.
Belki erkeklerimiz memleketi istilâ eden düþmana karþý süngüleriyle, düþmanýn süngülerine göðüs germekle düþman karýþsýnda buldular. Fakat erkeklerimizin teþkil ettiði ordunun zayýf kaynaklarýný kadýnlarýmýz iþletmiþtir. Memleketin var olmasý imkânýný hazýrlayan kadýnlarýmýz olmuþtur ve kadýnlarýmýz olmaktadýr.
Kimse inkâr edemez ki, bu harpte ve ondan evvelki harplerde milletin hayat kabiliyetini tutan hep kadýnlarýmýzdýr.
Çift süren, tarlayý eken, ormandan odun ve keresteyi getiren, mahsulleri pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarýnýn dumanýný tüttüren, bütün bunlarla beraber sýrtýyla, kaðnýsý ile kucaðýndaki yavrusuyla, yaðmur demeyip cephenin mühimmatýný taþýyan hep onlar, hep o ilâhi Anadolu kadýnlarý olmuþtur.
Türk Milleti
Benim hayatta yegâne fahrim, servetim Türklükten baþka bir þey deðildir.
1923
Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaþayacaktýr.
1923
Türk! Öðün. Çalýþ. Güven.
1925
Bir Türk dünyaya bedeldir.
1925
Ýngiliz ateþemiliterinin sorduðu bir sorunun cevabýdýr:
Anasýnýn ve babasýnýn asilliðiyle iftihar eden Tedoz, Ýtalya yarýmadasýna inmek isteyen Türk Attillâ'ya, barýþ görüþmesinden önce sormuþ:
"Siz hangi asîl ailedensiniz?" Attillâ da ona cevap vermiþ: "Ben asîl bir milletin evlâdýyým!" Ýþte benim cevabým da size budur!"
Türk milleti büyük bir arslandýr. Biz hepimiz onun tüyleri arasýna sýkýþmýþ ve sýðýnmýþ göz ile görülmez küçük varlýklarýz. O arslanýn büyük hareketleri ve hamleleri ise inkýlâp hareketleri ve hamleleridir. Bu arslaný tahrik edebilmek... Ýþte bizim için iftihar edebilecek rol budur.
1931
Ben batý milletlerini, bütün dünyanýn milletlerini tanýrým. Fransýzlarý tanýrým, Almanlarý, Ruslarý ve bütün dünyanýn milletlerini þahsen tanýrým ve bu tanýþmam da harb sahalarýnda olmuþtur, ateþ altýnda olmuþtur. Ölüm karþýsýnda olmuþtur. Yemin ederek size temin ederim ki, bizim milletimizin manevî kuvveti bütün milletlerin manevî kuvvetinin üstündedir.
1920
Türk milleti, güzel her þeyi, her medenî þeyi, her yüksek þeyi sever, takdir eder. Fakat muhakkaktýr ki, herþeyin üstünde tapýndýðý bir þey varsa, o da kahramanlýktýr. Bu sözlerim þüphesiz bugünkü uyanýk Türk gençliðinin kulaklarýnda yüksek ve tesirli akisler yapacaktýr. Yüksek huylarýna ehemmiyetle baktýðým Türk çocuklarýndan daha az þey istemem.
Bizim baþka milletlerden hiçbir eksiðimiz yok. Cesuruz, zekiyiz, çalýþkanýz, yüksek maksatlar uðrunda ölmesini biliriz.
Millet ve biz yok, birlik halinde millet var. Biz ve millet ayrý ayrý þeyler deðiliz. Ve þunu kat'i olarak söyleyeyim ki bir millet, varlýðý ve baðýmsýzlýðý için herþeye giriþir ve bu gaye uðrunda her fedakârlýðý yaparsa, muvaffak olmamasý mümkün deðildir. Elbette muvaffak olur. Muvaffak olamaz ise o millet ölmüþ demektir. Þu halde millet yaþadýkça ve her türlü fedakârlýkta bulundukça muvaffak olamamasý hatýra gelmez ve böyle bir þey söz konusu olamaz.
1919
Dünyanýn bize hürmet göstermesini istiyorsak evvelâ bizim kendi benliðimize ve milliyetimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen, bütün iþ ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki millî benliðini bulmayan milletler baþka milletlerin avýdýr.
1923
Felâketler, elemler, maðlûbiyetler milletler üzerinde bir takým etkenlerin vücut bulmasýna sebebiyet verir. Bu etkenlerin baþlýcasý, öyle kara günlerinde sonra milletlerin uyanmasý vakalarýný bulmasý ve kendi benliðini duymasýdýr.
Milletleri yükselten bu özelliklere bir etken daha ilâve edelim: Ýntikam hissi... Milletlerin kalbinde intikam hissi olmalý. Bu alelâde bir intikam deðil, hayatýna, ikbaline, refahýna düþman olanlarýn zararlarýný yoketmeye yönelen bir intikamdýr. Bütün dünya bilmeli ki, karþýmýzda böyle bir düþman oldukça onu affetmek elimizden gelmez ve gelmeyecektir. Düþmana merhamet acizlik ve zaaftýr. Bu, insaniyet göstermek deðil, insanlýk özelliðinin yokoluþunu ilân etmektir.
1923
Mazinin kararsýz, çürümüþ zihniyeti ölmüþtür. Bütün dünya bilmelidir ki, Türk milleti hakkýný, haysiyetini, þerefini tanýtmaða kadirdir. Türk vatanýnýn bir karýþ topraðý için bütün millet bir vücut olarak ayaða kalkar. Haysiyetinin bir zerresine, vatanýn bir avuç topraðýna vuku bulacak tecavüzün bütün mevcudiyetine vurulmuþ darbe olacaðýný artýk Türk milletinin farketmediðini sanmak hatadýr.
1924
Bu dünyadan göçerek Türk milletine veda edeceklerinin çocuklarýna kendinden sonra yaþayacaklara, son sözü bu olmalýdýr: "Benim Türk milletine, Türk cemiyetine, Türklüðün istikbaline ait ödevlerim bitmemiþti, siz onlarý tamamlayacaksýnýz. Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz."
1935
Bu sözler bir ferdin deðil, bir Türk Milleti duygusunun ifadesidir. Bunu, her Türk bir parola gibi kendinden sonrakilere mütemadiyen tekrar etmekle son nefesini verecektir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmiyeceðini onun ebedi olduðunu göstermelidir. Yüksek Türk, senin için yüksekliðin hududu yoktur. Ýþte parola budur.
1935
Az zamanda çok ve büyük iþler yaptýk. Bu iþlerin en büyüðü, temeli Türk kahramanlýðý ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milleti'nin ve onun deðerli ordusunun bir ve beraber olarak kararlý bir þekilde yürümesine borçluyuz. Fakat yaptýklarýmýzý asla kâfi görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük iþler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanýn en mamur ve en medenî memleketleri seviyesine çýkaracaðýz. Millî kültürümüzü çaðdaþ medeniyet seviyesinin üstüne çýkaracaðýz.
Daha az zamanda daha büyük iþler baþaracaðýz. Bunda muvaffak olacaðýmýza þüphem yoktur. Çünkü Türk Milleti'nin karakteri yüksektir. Türk Milleti çalýþkandýr, Türk Milleti zekidir. Çünkü Türk Milleti millî birlik ve beraberlikte güçlükleri yenmesini bilmiþtir. Ve çünkü Türk Milleti'nin yürümekte olduðu ilerleme ve medeniyet yolunda elinde ve kafasýnda tuttuðu meþale müspet ilimdir.
Þunu da ehemmiyetle belirtmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyet olan Türk Milleti'nin tarihî vasfýda güzel sanatlarý sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalýþkanlýðýný, fýtrî zekâsýný, ilme baðlýlýðýný, güzel sanatlara sevgisini, millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasýta ve tedbirlerle besliyerek inkiþaf ettirmek millî ülkümüzdür.
Türk Milleti,
Ebediyete akýp giden her on senede bu büyük millet bayramýný daha büyük þereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamaný gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
1933
Memleket ve millet hizmetlerinde baþ olmak isteyenlerin ilham kaynaðý, milletin hakikî hisleri ve emelleridir. Bizim anýlmaða deðer bir hareketimiz varsa o da milletin duygu ve eðilimlerinde varlýðýna temas etmeðe çalýþmaktan ibarettir. Her türlü muvaffakiyet sýrrýnýn, her nevi kuvvetin, kudretin hakikî kaynaðýnýn, milletin kendisi olduðuna kanaatimiz tamdýr.
1925
Söz söyleyen arkadaþlarýmýzdan biri bana nereden ilham ve kuvvet aldýðýmý sordu. Arkadaþlarýmýzýn sorduðu ilham ve kuvvet kaynaðý, milletin kendisidir. Milletin müþterek eðilimi, umumî fikri olduðunu inkâr edenler de vardýr. Bu gibileri, hepiniz çok iþitmiþsinizdir. Bu gibiler memleket ve milletle alâkasýz, dalgýn insanlardýr. Memleketimizin ve milletimizin baþýna gelmiþ olan bunca felâketler hiç þüphe etmemelidirki, bu dalgýn insanlarýn memleketin talihini ve iradesine ellerinde tutmuþ olmalarýndan ileri gelmiþtir.
Bir topluluðun mutlaka ortaklaþa bir fikri vardýr. Eðer bu her zaman dile getirilemiyor ve belirtilemiyorsa, onun yokluðuna karar verilmemelidir. O, yapýlan iþlerde mutlaka mevcuttur. Varlýðýmýz, baðýmsýzlýðýmýzý kurtaran bütün iþler ve hareketler, milletin müþterek fikrinin, arzusunun, azminin yüksek belirtisinden baþka bir þey deðildir.
1925
Biz, ilhamlarýmýzý, gökten ve görünmez âlemlerden deðil, doðrudan doðruya hayattan almýþ bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen; içinde yaþadýðýmýz yurt, baðrýndan çýktýðýmýz Türk Milleti ve bir de milletler tarihinin binbir facia ve ýstýrap kaydeden yapraklarýndan çýkardýðýmýz neticelerdir.
1937
Bu millet hakikî eðilimine zýt düþünceye sapanlara iltifat etmemektedir. Bununla bugün çok övünüyorum. Bundaki isabetin sýrrýný izah için derhal söylemeliyim ki bizim ilham kaynaðýmýz doðrudan doðruya büyük Türk Milleti'nin vicdaný olmuþtur ve daima olacaktýr. Bütün hareketi, verimi, kuvveti millî vicdandan aldýkça, bütün teþebbüslerimizde milletin sað duyusunu, rehber saydýkça þimdiye kadar olduðu gibi bundan sonra da milleti doðru hedeflere eriþtireceðimize imanýmýz tamdýr.
1925
Giriþtiðimiz büyük iþlerde, milletimizin yüksek kabiliyeti ve yüksek saðduyusu baþlýca rehberimiz ve baþarý kaynaðýmýz olmuþtur. Bu büyük millet, arzu ve istidadýnýn yöneldiði istikametleri görmeye çalýþan ve görebilen evlâdýný daima takdir ve himaye etmiþtir.
1926
Millet sevgisi kadar büyük mükâfat yoktur. Ýstiklâl harbinde benim de milletime ettiðim bir takým hizmetler olmuþtur zannederim. Fakat, bunlardan hiçbirini kendime mal etmedim. Yapýlanýn hepsi milletin eseridir, dedim; aranacak olursa, doðrusu da budur. Mazide sayýsýz medeniyet kurmuþ bir ýrkýn ve milletin çocuklarý olduðumuzu isbat etmek için, yapmamýz lâzýmgelen þeylerin hepsini yaptýðýmýzý ileri süremeyiz; bugüne ve yarýna býrakýlmýþ daha birçok büyük iþlerimiz vardýr. Ýlmî çalýþmalarda bunlar arasýndadýr. Beni seven arkadaþlarýma tavsiyem þudur: þahsýnýz için deðil, fakat mensup olduðunuz millet için elbirliði ile çalýþalým; çalýþmalarýn en yükseði budur.
1923
Milletimizi þimdiye kadar söylediðim sözlerle ve hareketlerimle aldatmamýþ olmakla övünç duyuyorum. "Yapacaðým. Yapacaðýz. Yapabiliriz" dediðim zaman onlarýn gerçekten yapabileceðime inanmýþtýr. Nitekim Sakarya Muharebesi baþlamadan evvel "Düþmaný memleketimiz içinde boðacaðýz" demiþtim. Bana bazý mühim sayýlan yerlerden müracaatlar vâki olarak "milleti beyhude yere kýrdýrmayýnýz" demiþler; Romenlerden, Bulgarlardan, Yunanlýlardan bahsederek kurtuluþumuzu geleceðe býrakmanýn uygun olacaðýný söylemiþlerdi. Fakat milletin kabiliyetini, imanýný gözönüne alarak onlara "Hayýr, yapacaðýz!" demiþtim. Þimdi de milleti refaha, ilerlemeye, memleketi mutluluða sevketmek için mevcut kabiliyetimizi gözönünde alarak "Bunu da yapacaðýz!" diyorum.
1923
Hiçbir sözümde milletime karþý geri alma durumunda kalmadým. Onlarý söylerken bir hayal peþinde koþan gibi, hayal þakýyan bir þair gibi deðil, onlarý söylemekliðim bu milletteki kabiliyet unsurlarýný bilmekliðimden idi.
1923
Türk milleti kahramanlýkta olduðu kadar, istidat ve liyakatte de bütün milletlerden üstündür.
Mühim bir vazifenin yapýlýþýnda benden evvel iþe giriþen, millet olmuþtur. Benim þu veya bu sebeple tehir ettiðim mühim vazifeyi millet bana ihtar etmiþ ve yaptýrmýþtýr. Bunu milletin müþterek ruhundaki yükseklik ve erginliðe parlak bir misal olarak anmayalým.
1925
Benim için en büyük korunma noktasý ve þefaat kaynaðý milletimin sinesidir.
1919
Bu millet kýlý kýpýrdamadan dava uðruna ve benim uðruma, canýný vermeðe hazýr olmasaydý ben hiçbir þey yapamazdým.
Ben binbir müþkül karþýsýnda yýlacak bir insan olsa idim büyük iþlerin rehberliðinde, milletim beni yaya býrakýrdý. Milletimin iyi niyetine daima minnettarým.
Ben gerektiði zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canýmý vereceðim.
Haziran 1937
Dünya üzerinde yaþamýþ ve yaþayan milletler arasýnda demokrat doðan yegâne millet Türklerdir.
1937
Kudretsiz dimaðlar, zayýf gözler, hakikati kolay göremezler. O gibiler büyük Türk milletinin yüksek seviyesine nazaran geri adamlardýr.
1925
Millet, muasýr medeniyetin bütün milletlere temin ettiði hayat ve vasýtalarý, esasta ve þekilde aynen ve tamamen gerçekleþtirmeye kati karar vermiþtir. Millet, yenilik ve ýslahat sahasýnda gösterdiði gayretlerin asýrlardan beri olduðu gibi, türlü yalan ve dolanla biran bile durmasýna müsaade etmemek azmindedir.
1925
Millet, milletlerarasý umumi mücadele sahasýnda hayat sebebi ve kuvvet sebebi olacak ilim ve vasýtanýn ancak muasýr medeniyette bulunabileceðini, sabit olmuþ bir hakikat diye benimsemiþtir.
1925
Millet, saydýðým deðiþiklikler ve inkýlaplarýn tabii ve zaruri icabý olarak umumi iradesinde ve bütün kanunlarýnda, ancak dünya ihtiyaçlarýndan mülhem ve ihtiyacýn deðiþmesiyle deðiþip geliþmesi esas olan dünyevi bir idare zihniyetini hayat düsturu saymýþtýr.
1925
Bu büyük millet, arzu ve istihdadýnýn yönelmiþ olduðu istikametleri göstermeye çalýþan ve görebilen evladýný daima takdir ve himeya etmiþtir.
1926
Ýki Mustafa Kemâl vardýr. Biri, ben, fâni Mustafa Kemâl; diðeri milletin içinde yaþattýðý Mustafa Kemâller idealidir. Ben onu temsil ediyorum. Herhangi bir tehlike ânýnda ben ortaya çýktýmsa, beni bir Türk anasý doðurmadý mý? Feyiz milletindir, benim deðildir.
1935
Türk milletinin istidadý ve katî kararý medeniyet yolunda, durmadan, yýlmadan ilerlemektedir.
1924
Türk milleti þuurla ve bunca bin senelerin açtýðý devasýz yaralarý acele tedavi etmek ýstýrabiyle, hakikat denilen cevheri bulmuþ olduðuna inanarak, uzun adýmlarla kurtuluþ aramaya karar vermiþtir. Bunun önüne sed çekmek isteyeceklerin âkýbeti Türkün kuvvetli ayaklarý altýnda ezilmektir.
Silâhý ile olduðu gibi aklý ile de mücadele mecburiyetinde olan milletimizin birincisinde gösterdiði kudreti, ikincisinde de göstereceðine asla þüphem yoktur. Milletimizin sâf seciyesi istidat ile doludur.
15 Temmuz 1921
Samsun'a ayak bastýktan sonra derhal memleket ve milleti yokladým. Gördüm ki, memleketin ve milletin temayülü istiklâl müdafaasýnda tereddüt edenleri utanýlýr mevkiinde býrakabilecek mahiyettedir. Filhakika iki seneden beri bütün dünyanýn þahit olduðu olaylar düþüncelerimde isabet ve milletin azim ve imânýnda hakikî salâbet olduðunu ispat etti.
23 Nisan 1921
Hiçbir zafer gaye deðildir. Zafer ancak kendisinden daha büyük bir gayeyi elde etmek için belli baþlý vasýtadýr. Gaye fikirdir. Zafer bir fikrin istihsal ve hizmet nisbetinde kýymet ifade eder. Bir fikrin istihsaline dayanmayan zafer payidar olamaz. O boþ bir gayrettir.
Bizi diðer medeni milletler arasýnda geri býraktýran adlî, siyasî, iktisadî, malî zincirler kýrýlmýþtýr. Parçalanmýþtýr... Bugüne kadar kazandýðýmýz muvaffakýyet, bize ancak terakki ve medeniyete doðru bir yol açmýþtýr. Yoksa terakki medeniyeti henüz ulaþýlmýþ deðildir.
Büyük davamýz, en medenî ve müreffeh millet olarak varlýðýmýzý yükseltmektir. Bu yalnýz kurumlarýnda deðil düþüncelerinde temelli bir inkýlâp yapmýþ olan Büyük Türk Milletinin dinamik idealidir. Bu idealin en kýsa bir zamanda kavramak için, fikir ve hareketi, beraber yürütmek mecburiyetindeyiz. Bu teþebbüste, baþarý ancak, süreli bir planla ve rasyonel çalýþmakla mümkün olabilir.
Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, hakiki üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, mutluluk ve servete hak kazanmýþ ve lâyýk olan köylüdür.
1922
-
10/09/2011, 19:33 #5
Bu çalýþman için en içten teþekkürlerimi iletiyorum koray
Best and only tip you ever need: blame yourself for everything you can (and learn from it!), and never blame the team.
-
10/09/2011, 22:07 #6
Bazý Fotoðraflar :
Birde bir olay paylaþim :
Günlerden birgün italyan Büyükelçisi Ata ile görüþmek ister ve huzura kabul edilir. O zamanýn muhtelif ekonomik-siyasi konularý hakkýnda konuþulduktan sonra, büyükelçi "Ekselans, dün Roma ile yapmýþ oldugum bir görüþmede hükümetimizin Hatay'ý almak istediði kararýný size iletmem söylendi" der.
Odada buz gibi bir hava eser. Ata, büyükelçiye birþeyler daha ikram eder ve iki dakikalýðýna odadan ayrýlýr. Döndüðünde ayaðýnda çizmeleri, üzerinde mareþal üniformasý, belinde tabancasý vardýr. Doðruca masasýna gider, manyetolu telefondan Mareþal Fevzi Çakmak'ýn baðlanmasýný ister ve Çakmak'a: " Paþa, Ýtalyan dostlarýmýz Hatay'a gelmek istiyorlarmýþ. Hazýr mýyýz" der. Fevzi Çakmak durumu anlar ve "Biz hazýrýz Paþam" diye yanýtlar...Ata büyükelçiye döner ve: "Biz hazýrmýþýz. Hükümetinize söyleyin, isterlerse gelip Hatay'ý alabilirler" der.
Atatürk hakkýnda söylenen bazý sözler :
Konu DreadfuL tarafýndan (10/09/2011 Saat 22:16 ) deðiþtirilmiþtir.
-
11/09/2011, 03:43 #7
Heralde böyle bi Köþeyi yapmak için geç kalýndý baya.
Neyse eline saðlýk.Ýlk mesaj atan olmakta benim için bi þans.GameHonor where berk "begins"
-WerderWeremem
-Lexsarko
-Huf
-Napstar
-Canifeto12
-ThePrivate
-TheDeal
-Quim_
Kimler yok ki buyurun link.
-
11/09/2011, 05:07 #8
- Üyelik Tarihi
- 07/05/2011
- Ýletiler
- 101
büyük adam hatta izindeyiz diyenlerin bile, çoðunun ne kadar büyük olduðunu anlayamadýðý biri
-
11/09/2011, 11:33 #9
Atatürk bir ilki daha baþarmýþ!
Dünyada her geçen yýl giderek artan biyoyakýtýn, Atatürk'ün talimatý ile 76 yýl önce Atatürk Orman Çiftliði'nde üretilerek kullanýldýðý ortaya çýktý
Devlet Planlama Teþkilatý uzmanlarýndan Emrah Hatunoðlu' nun hazýrladýðý "Biyoyakýt Teknolojilerinin Tarým Sektörüne Etkileri" tez, "çaðýn yakýtý" olarak tanýnan biyoenerji türevlerinin Türkiye'deki geçmiþine iliþkin ilginç bir detayý gün yüzüne çýkardý. Sabah'ýn haberine göre, geliþmiþ ülkelerde bile geçmiþi 20-30 yýlý ancak bulan biyoyakýtlarla ilgili, Türkiye'nin 1930'lu yýllarda raporlar hazýrlayýp, üretime geçtiði tezde yer alan arþiv belgeleriyle kanýtlandý. Belgelere göre dünyadaki biyoyakýt teknolojisinin ilk örneði Tarým ve Köyiþleri Bakanlýðý'na baðlý Atatürk Orman Çiftliði bünyesinde geliþtirildi. 1934'ten itibaren bugünkü adýyla biyodizel üretiminin çiftlikte kullanýldýðý kaydedilen tezde, "Atatürk'ün de talimatýyla dönemin milletvekilleri ve ilgili kurumlarýn yetkililerinin 1934 yýlýnda imzaladýðý belge, Türkiye'de biyoyakýtlara iliþkin ilk resmi belge olmasý açýsýndan önemlidir. Belge, çiftlikte 'Bitkisel Yaðlarýn Tarým Traktörlerinde Kullanýmý' isimli çalýþmanýn devletçe baþlatýldýðýný gösteriyor. Çalýþma ile, çiftlikte tarýmsal üretimde faaliyet gösteren traktörlerde bitkisel yaðlarýn yakýt olarak kullanýmý saðlanmýþtýr. Böylece, o zamanki adý bitkisel yað da olsa, biyodizelin araç motorlarýnda kullanýmý gerçekleþtirilmiþtir" ifadesine yer verildi.
Bununla ilgili belgeler :
SEKTÖR YAPISI
4.1. Biyoyakýtlarýn Ortaya Çýkýþý ve Geliþimi
Biyoyakýtlar ülkemizde ilk defa 1931 yýlýnda Ankara’da gerçekleþtirilen
Birinci Ziraat Kongresi’nde ele alýnmýþtýr. Ana amacý, “An’anevi Ziraattan Rasyonel
Ziraata” olan söz konusu Kongrede, ülkemizin tarýmsal üretiminin nitelik ve nicelik
olarak arttýrýlmasý, dünya piyasalarýnda rekabet gücünün iyileþtirilerek tarýmsal
ihracatýmýzýn yükseltilmesi en önemli hedef olarak belirlenmiþtir (Bkz. Kutu 4.1).
Kutu 4.1. Birinci Ziraat Kongresi Ana Amacý ve Hedefleri
Gayemiz: An’anevi Ziraattan Rasyonel Ziraata
“…yerli mallarýmýzýn mýktarýný çoðaltmaðý, cinslerini metanet, zerafet,
nefaset, itibarile yabancý mümasil mallar derecesine getirmeði ve fiatlarýný
ucuzlatmaðý en mühim gayelerinden biri olarak kabul etmiþtir.”
Kaynak: MÝTC, 1931:IV-VII.
Yaklaþýk 50 alt bölümden oluþan Kongre’ye ait ihtisas raporlarýnda;
ülkemizde yetiþen çeþitli tarým ürünlerine iliþkin detaylý deðerlendirmeler yapýlmýþ,
hayvancýlýk, sulama, aðaçlandýrma, toprak iþleme, tarýmsal alet ve makineler,
kooperatifler, istatistikler ve kredilere iliþkin ülkemizin mevcut durumu ve yapýlmasý
gerekenler ortaya konulmuþtur. Bu baþlýklardan biri olan, “Ziraat Aletleri”
bölümünde, tarým ürünleri üretiminin arttýrýlmasýnda tarýmsal alet ve makinelerin
önemine deðinilmiþ, söz konusu makineleri ve bu makinelerde kullanýlan yakýtý ithal
etmek yerine yerel kaynaklarla üretilmesinin faydalarýndan bahsedilmiþtir.174
Tüm bunlar göstermektedir ki, o zaman ki adý biyoyakýt olmasa da ülkemizde
ilk defa Birinci Ziraat Kongresi’nde, yerel kaynaklar kullanýlarak elde edilecek
yakýtýn milli ekonomimiz açýsýndan çok faydalý olduðu vurgulanmýþ ve biyoyakýt
üretiminin önemi çeþitli boyutlarýyla birlikte ele alýnmýþtýr (Bkz. Kutu 4.2).
Kutu 4.2. Birinci Ziraat Kongresi Ziraat Aletleri Bölümü
Memleketimizde yekûnu büyük bir miktara varan traktör vardýr. Bunlarýn
daha kârlý bir þekilde iþ görmeleri için petrol ve benzine nazaran daha ucuz olan
mazot, odun kömürü, ispirto, gibi maddelerle iþletilmesinin tercihi lâzýmdýr. Bu
þekilde dahilde bulunan millî maddelerin istimali de kabil olur.
Ziraat ve sanayi ile Ordu vesaiti muharrikesinin bir harp vukuunda dahilden
ucuzca istihsal ve tedariki kabil olan maddelerle iþletilmeleri için alýnacak tedbirler
mühim bir memleket müdafaasý meselesi halinde þimdiden düþünülmelidir.
Kaynak: MÝTC, 1931:1347.
Buna ilaveten, Atatürk’ün de talimatýyla dönemin milletvekilleri ve ilgili
kurumlarýn yetkililerinin 1934 yýlýnda imzaladýðý belge, Türkiye’de biyoyakýtlara
iliþkin ilk resmi belge olmasý açýsýndan önemlidir.175 Þekil 4.1.’de yer alan söz
konusu belge, Atatürk Orman Çiftliðinde (AOÇ) “Bitkisel Yaðlarýn Tarým
Traktörlerinde Kullanýmý” isimli çalýþmanýn devlet eliyle baþlatýldýðýný
göstermektedir.
Bu kýsmýn altýnda da Biyoyakýtlara Ýliþkin Ýlk Resmi Belge mevcut. Atatürk diye aratýrsanýz linkte, daha rahat bulursunuz bu kýsmý.
Link
-
28/10/2011, 16:07 #10Atatürk'ten Anýlar
1- Mustafa Kemal çocukluðunda da çok onurlu bir karaktere sahipti. Birgün komþu çocuklarý birdirbir oynuyorlardý. O, bu tür sokak oyunlarýný seyreder fakat pek katýlmazdý.
O gün onu da oyuna çaðýrýp :
- Gel sen de oyna, dediler.
Mustafa :
- Peki, dedi ve olduðu yerde ayakta durdu.
Bu kez arkadaþlarý :
- Ama eðil ki atlayalým deyince, Mustafa baþýný sallayarak:
- Ben eðilmem, üstümden böyle atlayabiliyorsýz atlayýn diye yanýtladý.
2- Bir gece Mustafa Kemal üç arkadaþ ile bir tüccarýn (Cumhuriyet Millet Meclislerinde uzun müddet bulunan Çorum Milletvekili Mustafa Cantekin) evine gittiler. Burasý Þam'ýn çýkmaz karanlýk sokaklarýndan biri idi. Tüccar konuþma arasýnda :
- Ýhtilal yapmalý... Devrim yapmalý... diyordu.
Biraz sonra daha da açýldý :
-Ben týbbiyenin son sýnýfýnda bu ülkü peþinde olduðum için hapiste yattým, buraya sürüldüm. Çok deðerli arkadaþlarýmýz vardýr. Devrim yapmalýyýz.
Hepsi devrim uðruna ölmekten sözederken Mustafa Kemal þöyle dedi :
- Mesele ölmekte deðil, ölmeden idealimizi gerçekleþtirmektedir.
3- Birinci Dünya Savaþý sýralarýnda Liman von Sanders'in MUstafa Kemal'deki askeri yeteneði takdir ettiði þu konuþma geçer (Söz konusu olan, Mustafa Kemal'in verdiði bir emirdir) :
Von Sanders :
- Ben sizin yerinizde olsam bu üç maddelik emri yazýlý olarak vermezdim. Oradan subay davet edecek yerde kendi adamlarýmdan birini gönderir, sözle teblið ederdim.
Mustafa Kemal :
- Evet, ben de kitaplarda böyle öðütlendiðini bilirim. Böylece onbeþ dakikalýk bir zaman kazanýlýr. Fakat ben kendi memleketimi ve adamlarýmý bilirim. Öyle yapsaydým, emir yanlýþ anlaþýlýrdý. O zaman kaybolan onbeþ dakika deðil, bütün bir savaþtýr.
4- Düþman 18 Mart 1915'te donanma saldýrýsýnda baþarýsýzlýða uðramasý üzerine karadan zorlama yapmak üzere Boðaz dýþýndaki adalarda yýðýnak yapmaya koyuldu. Bu haber alýndýktan sonra 22 Mart 1915'te Çanakkale bölgesinde Beþinci Ordu kuruldu. Bütün kuvvetler ordu emrindeydi. Ordu onbeþinci kolorduyu Meclis çevresinde býrakarak 19. tümeni 19 Nisan'da yedek alarak Biga'ya geldi. 25 Nisan 1915'te tayeri aðarýrken Arýburnu ve Seddülbahir bölgesine ilk düþman birlikleri çýktý. Arýburnu'na çýkan kuvvet gözetleme taburunu püskürterek, sonradan Kemalyeri adý verilen yere kadar ilerledi. Burada arkasýndan koþup gelen 27. Türk alayý ile karþýlaþtý. Düþman çýkarmasýný haber alan Mustafa Kemal, Conkbayýrý yönünde yürüyen düþmana karþý ordudan emir almayý beklemeden kuvvetlerini harekete geçirdi. Birliklerine kendisi yol bularak Kocaçimen tepesine vardý. Askerlerine orada kýsa bir dinlenme vererek, atla gidilemediði için yanýndakilerle yaya olarak Conkbayýrý'na geldi. Orada cephaneleri bittiði için çekilen ve düþmanca kovalanan bir gözetleme bölüðüne rastladý :
- Nicin kaçýyorsunuz? dedi.
- Efendim düþman...
- Nerede düþman?
- Ýþte... diye 261 rakýmlý tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düþmanýn birinci avcý hattý 261 rakýmlý tepeye yaklaþmýþ, serbestçe ilerliyordu. Askerleri dinlenmeleri için býrakmýþ ve düþman da bu tepeye gelmiþti. Düþman ona kendi askerlerinden daha yakýndý. Bulunduðu yere gelseler kuvvetleri pek kötü duruma düþeceklerdi. O zaman bir mantýkla mý yoksa içgüdüsel olarak mý bilinmez kaçan erlere :
- Düþmandan kaçýlmaz, dedi
- Cephanemiz kalmadý, dediler.
- Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedi.
Ve baðýrarak :
- Süngü tak! dedi. Yere yatýrdý.
Ayný zamanda Conkbayýrý'na doðru ilerleyen piyade alayý ile Cebel bataryasýnýn erlerini marþ marþla bulunduðu yere gelmeleri için emir subayýný yolladý. Erler yere yatýnca, düþman da yere yatmýþtý. Ýþte savaþýn kazanýldýðý an bu andý...
Ata Anlatýyor
Mehmetçiðin Yüksek Karakteri
"Bombasýrtý olayý (14 Mayýs 1915) çok önemli ve dünya savaþ tarihinde eþine rastlanmasý mümkün olmayan bir olaydýr. Karþýlýklý siperler arasýndaki mesafe 8 metre, yani ölüm kesin. Birinci siperdekilerin hepsi kurtulmamacasýna düþüyor. Ýkinci siperdekiler yýldýrým gibi onlarýn yerine gidiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soðukkanlýlýkla biliyor musunuz? Bomba, þarapnel, kurþun yaðmuru altýnda öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceðini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsýlma yok. Okuma bilenler Kur'an-ý Kerim okuyor ve Cennet'e gitmeye hazýrlanýyor. Bilmeyenlerse Kelime-i Þahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sýcak cehennem gibi kaynýyor. 20 düþmana karþý her siperde bir nefer süngüyle çarpýþýyor. Ölüyor, öldürüyor. Ýþte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanýn hiçbir askerinde bulunmayan tebriðe deðer bir örnektir. Emin olmalýsýnýz ki Çanakkale savaþlarýný kazandýran bu yüksek ruhtur."
Atatürk'ün, Çanakkale'ye taa baþka dünyalardan bizi vatanýmýzdan kovmak için gelmiþ ; dövüþmüþ; ölmüþ, öldürmüþ, bu olaya kadar tanýmadýðýmýz ve düþman dediðimiz Anzak'lar (Avusturya-Yeni Zelanda) için sesleniþi :
"Bu memlekette kanlarýný döken ve hayatlarýný kaybeden kahramanlar! Þimdi burada bir dost ülkenin topraðýnda yatýyorsunuz. Huzur içinde uyuyunuz. Bizim için, burada, koyun koyuna yatan mehmetçiklerle johnniler arasýnda bir fark yoktur. Siz, uzak diyarlardan, evlatlarýný harbe gönderen analar! Gözyaþlarýnýzý siliniz. Evlatlarýnýz bizim baðrýmýzdadýrlar. Huzur içindedirler. Onlar bu topraklarda canlarýný verdikten sonra bizim de evlatlarýmýz olmuþlardýr."
Çanakkale Geçilmez!
10 Aðustos 1915. Conbayýrý'ný almak ve bütün boðaza hakim olmak için Ýngilizler 20.000 kiþilik bir kuvvetle günlerce kazdýklarý siperlere yerleþmiþler, hücum anýný bekliyorlardý. Gecenin karanlýðý tamamen kalkmýþ, tan aðarmak üzereydi. 8. Tümen komutaný ve diðer subaylarýný çaðýrdým :
- Mutlaka düþmaný yeneceðinize inanýyorum. Ancak siz acele etmeyin, evvela ben ileri gideyim, size ben kýrbacýmla iþaret verdiðimde hep beraber atýlýrsýnýz.
Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskýn þeklinde olacaktý. Sakin adýmlarla ve süzülerek düþmana 20-30 m. yaklaþtým. Binlerce askerin bulunduðu Conkbayýrý'nda çýt çýkmýyordu. Dudaklar sessizce bu sýcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kýrbacýmý baþýmýn üstüne kaldýrýp çevirdim ve birden aþaðý indirdim. Saat 04.30'da kýyametler kopmuþtu. Ýngilizler neye uðradýklarýný þaþýrmýþtý. " Allah Allah" sesleri bütün cephelerde, karanlýkta gökleri yýrtýyordu.
Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuþtu. Düþmanýn topçu ateþi gülleleri büyük çukurlar açýyor, her tarafa þarapnel ve kurþun yaðdýrýyordu. Büyük bir þarapnel parçasý tam kalbimin üzerine çarptý, sarsýldým, elimi göðsüme götürdüm, kan akmýyordu. Olayý Yarbay Servet Bey'den baþka kimse görmemiþti. Ona parmaðýmla susmasýný emrettim. Çünkü vurulduðumun duyulmasý bütün cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuþtu. O gün akþama kadar birliklerin baþýnda daha hýrslý olarak çarpýþmýþtým. Yalnýz bu þarapnel vucudumla kalmbim üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi býrakmýþtý.
Ayný gün gece, yani 10 Aðustos günü, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutaný Liman von Sanders Paþa'ya hatýra olarak verdim. Çok þaþýrmýþ ve heyecanlanmýþtý. Kendisi de alýp cep saatini bana hediye etti.
Bu hücumlarda Ýngilizce binlerce ölü býrakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale'nin geçilemeyeceðini iyice anlamýþ oldular.
"Ýngiltere Harbiye Bakanlýðý'na"
Niçin geriye çekildiðimizi soruyorsunuz, bütün gerçeði tüm açýklýðý ile size bildirmek isterim. Çok cesur savaþan ve en iyi þekilde idare edilen asil Türk Ordusunun ve Albay Mustafa Kemal gibi bir dahi komutanýn karþýsýnda bulunuyoruz. Bunu hiçbir zaman unutmayalým.
General Hamilton
Çanakkale Ýngiliz Baþkomutaný
17 Aðustos 1915
Kurtuluþ'un Kronolojisi
M.Kemal'in Samsun'a çýkýþý (19 Mayýs 1919)
Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919)
Erzurum Kongresi (23 Temmuz 1919)
Sivas Kongresi (4 Eylül 1919)
Büyük Millet Meclisi'nin açýlýþý (23 Nisan 1920)
Sevr Antlaþmasý (10 Aðustos 1920)
Sarýkamýþ'ýn kurtarýlýþý (29 Eylül 1920)
Kars'ýn kurtarýlýþý (30 Ekim 1920)
Gümrü'nün kurtarýlýþý (7 Kasým 1920)
Çukurova, Gaziantep, Kahramanmaraþ, Þanlýurfa savunmalarý (1919-1921)
I. Ýnönü Zaferi (6-10 Ocak 1921)
II. Ýnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)
Sakarya Zaferi (23 Aðustos-13 Eylül 1921)
Büyük Saldýrý, Baþkomutanlýk Meydan Savaþý ve Büyük Zafer (26 Aðustos-9 Eylül 1922)
Ýzmir'in kurtarýlýþý (9 Eylül 1922)
Mudanya Mütarekesi (11 Ekim 1922)
Lozan Barýþ Antlaþmasý (23 Temmuz 1923)
Devam edecek..
Konu Bilgileri
Users Browsing this Thread
Þu anda bu konuyu okuyan 1 kullanýcý var. (0 üye ve 1 ziyaretçi)